8
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
2106
Okunma

Martılara selam durur, kıyaya vuran dalgalar. Kaç satır daha kin kusar geçmişin izleri. Biz sevilmekten çok sevmeyi bildik, bundandır karaya çalar yüreğimiz..
geçmişe ayna tutarken dilsiz yüreğim
sahrasına boyun büktü dilim
tüm kirlenmişlikleri, akıtıp toprağa
bir kez daha yemin ettim
kire pasa dokunma ellerim, sahipsiz tüm şehrin aydınlığı
elden düşme birkaç satır biriktirdim
kuytusunda zihnimin
kelimelerin raks ettiği vakitlerde çizildi
aklımın en katıksız köşelerine
bir ben vardı bir de bilinmezlikte kalan düşlerim
kaç mevsime sürer yüzünü insan
eserken ayazı
kara çalınmış
güneş görmemiş
sağır ve dilsiz, hitap sız vakitlerde
sahi en çok ne zaman çamura bulaşır ayak uçlarımız
belki bir akılsız başın fikriyle, belki inanmış yürekle
belki de acımasız bir gülüşle
bilinmez ki suretin en çok kin taşıdığı zamanlarında mı dokunur tene
soyunurken tüm renkler sevgi denen illetin karşısında
and olsun ile başlayan tüm cümlelerin esiridir aslında
saflığın rengidir ya beyaz, bir de ölümü resm eder
kefenden ötesi aktır
kendinden önce giderken hayat
tersine akıp giderken avuçlarından zaman
Leyla ve Mecnun’dan öteye gitmez sevda
inandığımız doğruların yanlışını
candan ziyade can dediğimiz insanları
yaşadıkça öğrendik, hayat adlı oyunun
boyumuzu metrelerce aştığını
oysa bilirdik bu illeti oynamasını
bir iki kelam da biz eklerdik hayata
kalabalıklaşmış kimsesizliğimizde
savrulmuşluklarımız mani olmasaydı
tam da şuracıkta kendi kendimize
sevgiyi öğrenemedik mi öğretemediler mi bize
aslında cevabı saklıydı geçmişin izlerinde...
5.0
100% (11)