Acı Şerbetİçindeki kuyulardan birindeyim nefesimi duyuyorsun... millerle ifade edilemez sana uzaklığım bir o kadar da içindeyim biliyorsun! Sorular sormaktan vazgeçtim nedenler de umurumda değil pek... hiçliğe de kızmıyorum en derin kuytudaki, beni ittiğin yere... bir gün çekip alırsın ordan! ... Doğduğu an kaç kez ölmüştür insan? ben her doğum günümde ölüyorum... yine de en kolay doğan kızıyım annemin yaşamaya can atan... Yasalar koyulur ikinci evimde bir suçlu yaratılır... oğlak dönencesinden yengeç dönencesine üç yüz atmış beş gün altı saattir yaşam samanyolu, yıldızlar... çatıda kalan bir kedinin yalnızlığı kalır gece ile aramızda... bu kentler hep aşkları konuşur ayrılıkları susar... rüzgar sokakta bir kağıt parçasını uçururken eteklerimin altında tüm arzularımın perdeleri kapanır kepenkleri kapanır tüm mağazaların uykusuzluğumuz şarap şişelerine doldurulur bardaklardan gece on ikiye... usta; onikiden sonra her içki şaraptır der ya arka bahçelerden girmeye çalışır hırsızlar ... Çatı rüzgar, acı ve şerbet kadın ve erkek... aşk bavulları elinde ’bu sefer nereye gidiyoruz’, diye bağırmaktadır... oysa kaç kapıyı kapatmıştık biz! içmiştik acı şerbetinden ölümü ve acıyı tatmıştık çoktan... yine de en kolay doğan kızıyım annemin yaşamaya can atan... |