Sığıntı Ömrün GoncasıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ölüm zamanı ve dönüşü olmayan yolculuktu, sessizce sevdiklerimizi elimizden alırken acısına boğulduğumuz...
Aslın da zaman kaybetmiyorduk, zamanla kaybediyorduk
Yüreğimize düşen her şeyi ve herkesi İtiş kakıştı hayat durmadan Büyüdükçe öğrendik acının mayasını Ve korkmadık üzerimize yağan acı yağmurundan Hesabını soramadığımız tek şey ölümdü yine zamansız Dönemedik ardımızda kalan puslu dün parçalarına Biliyorduk ki önümüzde yenilenir yaşam Kirletmemek için bugünü Sahi mutlu olunur muydu geçmişle yaşamadan Pişman olmadan yaşamayı da öğrenemedik Yeşeremedi kuru dallarımız hataya adım atmadan Yürüyemedik gök kuşağının altından Yetemedik kendimiz kadar, başkalarına Çünkü vefayı borç bildik, üzerimde ağırlığı durmadan Bir tek cümle kuramadık, umuda Sığıntıydı yüreğimiz de, avuçlarımıza sıkışmış Ölümün karanlığıyla karşı karşıya gelene dek Dünya boş bir çerçeveydi gözlerimizde Her gününü doya doya yaşayamadığımız Seyrederken gök yüzünün renklerini Kanadına kırılmadan önce ki düşleri Suya düşmüş bir güvercin gibi Yaşamın farkındalığı düşer ömrün yazgısına Suya yazılır dilindeki ezgileri Umuda boy veremedik, ayrılıkların enkazından Yeşeremedi ömrün goncası Hüzün deryasın da boğulmaktan Ve doğamadık aydınlık günlere Ne yamansın zalım dünya Susup boyun büktük yine önünde s.ç |
Pişman olmadan yaşamayı da öğrenemedik
Yeşeremedi kuru dallarımız hataya adım atmadan
Geçmişinden kopamayan geleceğinde mutlu olamaz....güzel çalışmaydı kalemi ve yüreği kutlarım sevgiyle kalın