Kış gözü karanlık
Usul usul yüzüme dokunuyor
Buluttan kopan pamuk zerresi Eriyip çözülüyor kristalleri Gözyaşıma karışıyor buz mavisi Her yan beyaza kesmişken böylesi Dökmesem içimi Dökülmesem hiç İnce ince yağıyor kar Göğsüme saplandı atılmamış çığlıklar Söyle anne Önce elleri mi sızlar Yoksa yüreği mi Kış gözü karanlık yola revan olanın Sevgili uğruna giderken ölüme Sarıldın ak kefene Artık bahar gelmez Dört mevsim beklenmez demiştin İklimler değişti Kış evimize erken geldi Hiç gitmedi Hiç bitmedi Uzun kış gecelerinde Gaz lambasının titreyen alevinde Kınalı parmaklarından duvara yansıyan gölgelerde Kanatlanır zümrüdü ankalar uçardı Babamın ellerinden açılır kartal kanadı Oynardı çomar’ın kulağı Gülerdik ağız dolusu Büyürken masaldı kış evimizde Tam da bu vakitte Tüm haşmetiyle yığılırken ömrüme Senenin ilk karı Ak çarşaflarını kefen gibi sererken önüme Söyle anne Nasıl tahammül edilir ayrılığın mevsimine //Söyle babama anne Onu anlatacak kelime yok yeryüzünde O hiç gitmemiş gibi yapıyorum Senin peşinden gitmeni sadece anlıyorum… Ancak böyle dayanıyorum…// 12 Ocak 2013 – Zeynep Özmen |
tebrikler hanımefendi.