arada bir uğra yine bir salkım üzüm düşer belki asmalardan bizim çocuklar sokaklaşır at arabalarıyla çöp toplamaya koyulur tenlerinin esmerliğinden gözlerinin asıl rengi hiçbir takvim saatinde farkedilemeyen çingeneler annem, komşu Münireyle şakalaşır kaçak bir çay tadına bulanır parmaklarım
arada bir uğra yine göz göze gelmelerin ertesi, fikri düşünce suçundan çıkartılır belki belki, sevebilmek seni yeniden yasallaşır
dalgın bir vapur edasında seyreder dururken karsız caddelerin sağ şeritlerinde bizimkiler ki hiç bizimkiler olmayacak kadar yabancılardır aslında otomobilin en güzel aksesuarı kornasıymış gibi ona dokunmak dikenli bir telde şarkı fısıldamakmış gibi ve bi-haberken kış lastiklerinden her ne kadar müsait iken, yine de korkarken soldan gidişlerden beynin bir kenarına fişlenirken muhakkak hainlik bundandır işte içimizdeki o koca sol boşluk
öyle kolay değil bizim gecekonduların bahçesine beleş kömür kamyonunu dayamak yine de bir kaç sefil kahraman kirletir ellerini - kömürün tozundan değil belki bu nedenle olasıdır reddedilmeye meyili mahallelinin asfalt talebi ki biz sadece, ıssız yıkıklığıyla bir kaç tinerci arkadaşın yoksulluğunda sigara dumanından kalp yapabilme yarışında anca lise yıllarında farkına varabilme imkanı bulabildiğimiz ilk ve orta sınıflarda çok cüretkar bir davranış gibiymişcesine ezberlediğimiz (aslında o orta sınıfta hiç yer almamışızdır) dünyanın en üstün ırkı biz olduğumuz tarih kitaplarının paslı bir zeytinyağı tenekesinde yanmaktan başka görevi olmadığını anlayabildiğimiz vakitlerde ısıtırız kendimizi bizim sokak siyasetinin en onurlu kişilikleridir tinerciler ve en namuslu kadınlar genelev yosmalarıdır kendilerini para için satarlar, paraya değil
şiir diye seni yazıyorum halen son sevişmemizde titreyen tüylerinin kıvrımlarında kısık bir gece lambası boyuyor o salaş otel odasının duvarlarını yaşlı bir slogan oluyorum tedbirsiz bir el sıkışması yada karanlıkla
sen yine de uğra arada ondokuz yaşının gözleriyle kirli gelinliğinin öfkesiyle sarıl cesedime belki bir türkü bırakırım sana sana, idamiyetimin sırlarını yaya geçitlerine sığmaz bir yalnızlığı sana, bir dervişin yıkılmazlığını sana, ütopyamın kodlanmış haritasını...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sır şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Sır şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Sevişmeler bile yürek kanatıyor; ''mutlu aşk yoktur''un çok değişik bir verziyonu gibi sanki, mutlu insan kalmadı, her şeyi yedi bitirdi kahpe düzen desek yeridir!
Yüreğine kalemine saygıyla. Kutladım emeğinizi. Çok özgün oluşunuzdan dolayı birkez daha kutlarım.
Sanırım ben hiç "biz" olamayacağım. Çünkü üstün ırk mırk değilim ben. Mecazını bile kabullenemiyorum bu söylemin. Sonra... Hayat kadınlarına gereksiz şefkat ve de kin besleyemedim. Hem zaten ezberim de hiç iyi değildir.
Söyleyemediklerimi söylemiş kalem. Ve söyleyemediğim daha ne çok şey var.
Tebrik ederim çokça. Saygıyla selam olsun.
beyazvegri tarafından 1/3/2013 9:58:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
öyle kolay değil bizim gecekonduların bahçesine beleş kömür kamyonunu dayamak yine de bir kaç sefil kahraman kirletir ellerini - kömürün tozundan değil belki bu nedenle olasıdır reddedilmeye meyili mahallelinin asfalt talebi ki biz sadece, ıssız yıkıklığıyla bir kaç tinerci arkadaşın yoksulluğunda sigara dumanından kalp yapabilme yarışında anca lise yıllarında farkına varabilme imkanı bulabildiğimiz ilk ve orta sınıflarda çok cüretkar bir davranış gibiymişcesine ezberlediğimiz (aslında o orta sınıfta hiç yer almamışızdır) dünyanın en üstün ırkı biz olduğumuz tarih kitaplarının paslı bir zeytinyağı tenekesinde yanmaktan başka görevi olmadığını anlayabildiğimiz vakitlerde ısıtırız kendimizi bizim sokak siyasetinin en onurlu kişilikleridir tinerciler ve en namuslu kadınlar genelev yosmalarıdır kendilerini para için satarlar, paraya değil
şiir diye seni yazıyorum halen son sevişmemizde titreyen tüylerinin kıvrımlarında kısık bir gece lambası boyuyor o salaş otel odasının duvarlarını yaşlı bir slogan oluyorum tedbirsiz bir el sıkışması yada karanlıkla
sen yine de uğra arada ondokuz yaşının gözleriyle kirli gelinliğinin öfkesiyle sarıl cesedime belki bir türkü bırakırım sana sana, idamiyetimin sırlarını yaya geçitlerine sığmaz bir yalnızlığı sana, bir dervişin yıkılmazlığını sana, ütopyamın kodlanmış haritasını...
Irmak - Ocak / 2013
Güzeldi üstadım........... Severek haz alarak okudum, yüreğine kalemine sağlık Yürek sesin hiç susmasın......... Saygılar selamlar
Kimisi bir şiir yazar ve derki halka yönelik şiir yazdım..Sanki halktan birisi değilmiş ki :)
şair ilk önce insanlara tepeden bakmayacak...ve ben sizin derdinizi yazdım demeyecek...BİZİ YAZDIM DİYECEK....O zaman şiir bizden olur...Ben bu şiiri okuduğumda dedim ki Irmak bizden biri...belki de çok nadir kullandığım "kardeşim" kelimesini ırmak söz konusu olunca çok rahat kullanmam bu sebepten...Şair bana yabancı değil çünkü...Aileden biri...Bu sıradanlık mı...Bence değil...Şair egolarını yendikçe kendisine döner ve özgünlüğü yakalar...Havalarda gezmiyor bu kalem..Gecekondu kahvelerinde oturuyor , fabrika dumanlarını soluyor, maden ocaklarında çalışıyor...Kendi inançlarını koruyarak...
Teşekkürler bizi yazan kaleme...Biz derdimize yoldaş olanları hiç bir zaman unutmadık...Sevgi ile kal...
Arka sokaklardan sesleniş... Ve o sokağın insanının ağzından parçalar var ki o parçalar ayrı bir tat katmış dizelere... Kalem "beleş,, sözcüğünü laf olsun diye kullanmıyor işte:
"öyle kolay değil bizim gecekonduların bahçesine beleş kömür kamyonunu dayamak,,
...
Taşraların bir panoraması olması hasebiyle anlatılanlar bizim arka sokakların insanları... Şiirde kimler yok ki... At arabasıyla çöp toplayanlar, tinerciler, yosmalar hülasa arka sokakların insanları... Onların bakışında gözümüzde resim resim satırlar...
"dalgın bir vapur edasında seyreder dururken karsız caddelerin sağ şeritlerinde bizimkiler ki hiç bizimkiler olmayacak kadar yabancılardır aslında otomobilin en güzel aksesuarı kornasıymış gibi ona dokunmak dikenli bir telde şarkı fısıldamakmış gibi ve bi-haberken kış lastiklerinden her ne kadar müsait iken, yine de korkarken soldan gidişlerden beynin bir kenarına fişlenirken muhakkak hainlik bundandır işte içimizdeki o koca sol boşluk,,
...
Kentin karanlık sokaklarındaki insanların çığlıkları düşmüş... Fakir insanların haykırışları... Renkli ifadelerle açmazlar ne güzel dile gelmiş...
Onlar fakir de olsa bağlı birbirlerine, sağlamdır dostlukları... Sigaraları belki de en büyük keyif tinerleriyle beraber...Sigara dumanından kalp yapma da güzel bir enstantane şiirde...
"dünyanın en üstün ırkı biz olduğumuz tarih kitaplarının paslı bir zeytinyağı tenekesinde yanmaktan başka görevi olmadığını anlayabildiğimiz vakitlerde ısıtırız kendimizi,,
...
Hikâyeci tarih de inceden inceye zemmedilmiş. Bu kısmı fazla deşelemeden fikirdaşız diyerek... Dünya artık kocaman bir şehir... Gelişen teknoloji araçları, ulaşım her şeye o kadar asan ki... Herkes aynı dili konuşsa olmaz mı ki? İnsandır en şerefli olan ırklar değildir. Yine de konuştuk :)
Şiirde şu kısımları da sevdim:
"bizim sokak siyasetinin en onurlu kişilikleridir tinerciler ve en namuslu kadınlar genelev yosmalarıdır kendilerini para için satarlar, paraya değil,,
...
Tinerciler, yosmalar... Paraya değil para için kendini satmak zorunda kalan ağır işçiler... Üsluba mest oldum, ifadelere...
Ve şiirin son kısımlarında bir otel odasındaki o sıcak anlar... Burada şiirin kendisine söz vermek gerek; zira o en güzel şekilde haykırıyor:
"sen yine de uğra arada ondokuz yaşının gözleriyle kirli gelinliğinin öfkesiyle sarıl cesedime belki bir türkü bırakırım sana sana, idamiyetimin sırlarını yaya geçitlerine sığmaz bir yalnızlığı sana, bir dervişin yıkılmazlığını sana, ütopyamın kodlanmış haritasını... ,,
...
Etkilendim hem de çok... Nazar boncuğu bırakarak...
Sevgiler...
=================================================== e d i b / a h m e t
Uzunluğuna rağmen, bir o kadar daha uzatılabilecek boyuttaydı şiir, anlatım ve üslup öylesine etkiliydi ki içine çektikçe dibe batırıyor okuyucu.
Tekil başlayan, çoğul devam eden şiir, tema olarak hayli zengin geldi fakir duygularıma.
Kanayan bir yaraya, tampon yapmışsınız harflerinizi. Verilmek istenen mesaj, alınır mı? Özene-bezene işlenmiş bu şiir, itina ile okunursa, neden olmasın.
Hiçbir ‘’sır’’ kamufle olmasın diyedir zaten, şiir yazmak, kalem oynatıp harfleri harekete geçirmek!
Yalnız! Finalin üstü açıkta kalmış. Sanırım devamı gelecek diye öyle bıraktınız.
biraz delilik insan olabilmek ne doğru izlemişsin hayatı geçmişten bu güne ırmak iki gündür şiirlerini sobeliyorum. sen hep aynı yere saklan:)çok güzel seni okumak
acizane;bu çok şey anlatmaya meyilli kalem şairin elinde bunalıyor gibi,sanki biraz daha rahat,biraz daha hür olmak istiyor.yanılıyor da olabilirim tabi...güzel şiirdi...
sen yine de uğra arada ondokuz yaşının gözleriyle kirli gelinliğinin öfkesiyle sarıl cesedime belki bir türkü bırakırım sana sana, idamiyetimin sırlarını yaya geçitlerine sığmaz bir yalnızlığı sana, bir dervişin yıkılmazlığını sana, ütopyamın kodlanmış haritasını...
💔
Irmakkkkkkkkkkkk