Unutamadım
evet unutamadım seni hiç
ne geceleri, ne gündüzleri ne başka kadınların koynunda, ne uzakta, ne de iki kapı yakınında yaşadığım sokakta ne oluk oluk akan şarapta, ne de barların ıslak ve sidikli duvarlarında ne bırakıp gittiğimde yaşadığım diyarı ne de tükettiğimde sahip olduğum tüm varlıkları… ama ben de geceleri uyuduğunda rüyana gireceğim kafanı nereye çevirsen beni görecek o bal rengi şehvetli gözlerin sabahları mahmur ve uykulu yatak odandan aşağıya adım adım ineceksin tam mutfağın köşesini döndüğünde karşına çıkacağım bilmeden yüreğin hoplayacak korkudan sanki karşında sevdiğin değil bir düşman beni ilk gördüğün anı unuttun mu sevdiğim bir not tutuşturmuştum eline sen çıkıp giderken gece boyunca sarhoş sarhoş tanışmadan dans ettiğimiz mekandan “herkesten üstün olabilirsin ancak kendinden değil” ertesi günün akşam üstünde notum için teşekkür ettin bana uzak bir ülkeye gidiyordum mesajı aldığımda ve bir sonraki akşam, mideme doldu iblisin korkunç ağrısı sokak lambasının dibine düşüp saatlerce kıvrandığım, bir de ayıldığımda hastahanenin o soğuk, beyaz ışıkları kalmış aklımda sonra aşk mı, şehvet mi… hiç yaşamadığım bir hisle bağlandım sana ancak ölürsem kurtulacağım bir kabus gibiydi yaşadıklarım sevmeden emdin sırrımı sabırla, ruhuma girip korkmadan sana açtığım kalbimden ne güçlüymüşüm, gerçekten her şeye rağmen küllerinden doğdum kıvrılıp öykündüğüm ölümden evet unutamadım seni hiç ne geceleri, ne gündüzleri yıllarca tat alamadım sevgiden hayran gözlerin ifadesini anlayamadım ama ben de seni yalnız bırakmayacağım etrafındaki eşyalar hatırlatacak beni sana her baktığında terkettiğim aynaya, yüzüm yüzüne karışacak başkasından doğurduğun çocuk baba diyecek aklına ben geleceğim… mahallenin sokaklarında esen rüzgar adımı fısıldayacak kulaklarına ayrıldığımız günü hatırlıyor musun bir birimizden uzakta çok eski bir yara yüzünden gelememiştin yanıma aniden saplanan bir kemik ağrısı tüm gün ürkütmüştü seni nedense aynı günün akşamında o korkunç ağrı tekrar girmişti mideme ıssız gecenin içine atmıştım kendimi geniş ve uzun kumsalda, dalgaların son nefesini verdiği hizada çıplak bir kadın heykeli yapmışlardı, göğsü ipiri ağzında kocaman bir delik vardı, her şeyi yutacak gibi büyük bir dalga gelmişti geçmişti üstünden ve sular çekildiğinde silik, flu bir ifade kalmıştı geriye birden seneler önce benden gizli gömülen dedem gelmişti aklıma ölümüne o gece, doya doya ağlamıştım odama geri döndüğümde sabaha kadar ağrıdan yatakta kıvranmış iblisi içimden çıkarmıştım işte böyle sevgilim unutamadım seni hiç ne geceleri, ne gündüzleri aşkı unutamadığım gibi |
Seven de bu yüzden şair mi oldu desem bilemem?
Yazmak için çok sebepler üretecek artık kendini durmaksızın.
Unutulmamak, sevilirken terkedene, unutmamak ise aşk ile sevene mahsustur.
Tebrikler.