Parça parça...
Elele tutuşmuşuz,
geziyoruz kırda bahçede. Kuşlar cıvıl cıvıl, sanki aşkımız gibi, pırpır ediyor yürekleri. Sarılmış dolanmışız, bahar çiçeğini koklar gibi. Kelebekler uçuyor etrafta, bir laylaylom rüzgarı esiyor ovalarda, öpüşüp koklaşıyoruz… … peki kim inanır, kim bakar artık bu hikayelere… Bir de şöyle, sen bana seviyorum diyorsun, aşkın beni parçalıyor diyorsun, yok öyle laf olsun diye değil, gerçekten… Çekip alıyorum seni kolundan, koşa koşa tırmanıyoruz yükseklere, sarp dağların en tepesine. Arkamızda bırakıyoruz aşkın o romantik esintisini. Roman mı istiyorsun; bak, göğün tepesine tırmanmış bir çift yürek, yeryüzü yok artık ayaklarımızı tutan, kocaman bir derya önümüzdeki, bulutlardan. Aşk diyorsun, uçmak gibi bir şey, öyle mi? Bırakmadığım eline kenetlenmiş, geriniyoruz ve yayından fırlamış iki ok gibi koşuyoruz uçurumun çeperine atlayıp dalıyoruz o muhteşem bulut denizine… Bulutların altında, bizi tutan su yok sevgili, keskin ve sarp kayalara çarpan vücutlarımız parçalanıyor gerçekten; gözlerim fırlıyor yuvasından senin o çilli gözlerine bakıyor, suratından kesilip ayrılan dudakların, dudaklarıma yapışıyor ve öpüyor beni her yerimden, yuvasından kopan kolum boynuna dolanıyor, başın omuzlarından ayrılıp koynuma yuvalanıyor… İşte öyle laf olsun diye değil sevgili, boşluğun korkutucu sonsuzluğunda, sarmaş dolaş sevişiyoruz parça parça ve her parçamızla, parçalana parçalana seviyoruz her parçamızı kıskanarak birbirimizden… |
Sevmek korkmaktır ayrılıktan içre içre...
ya
ya ayrılık konarsa dudaklara...
Tebriklerimle.