1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1606
Okunma
Elele tutuşmuşuz,
geziyoruz kırda bahçede.
Kuşlar cıvıl cıvıl,
sanki aşkımız gibi,
pırpır ediyor yürekleri.
Sarılmış dolanmışız,
bahar çiçeğini koklar gibi.
Kelebekler uçuyor etrafta,
bir laylaylom rüzgarı esiyor ovalarda,
öpüşüp koklaşıyoruz…
… peki kim inanır, kim bakar artık
bu hikayelere…
Bir de şöyle,
sen bana seviyorum diyorsun,
aşkın beni parçalıyor diyorsun,
yok öyle laf olsun diye değil,
gerçekten…
Çekip alıyorum seni kolundan,
koşa koşa tırmanıyoruz yükseklere,
sarp dağların en tepesine.
Arkamızda bırakıyoruz aşkın
o romantik esintisini.
Roman mı istiyorsun;
bak, göğün tepesine tırmanmış bir çift yürek,
yeryüzü yok artık ayaklarımızı tutan,
kocaman bir derya önümüzdeki, bulutlardan.
Aşk diyorsun, uçmak gibi bir şey,
öyle mi?
Bırakmadığım eline kenetlenmiş,
geriniyoruz ve yayından fırlamış iki ok gibi
koşuyoruz uçurumun çeperine
atlayıp dalıyoruz
o muhteşem bulut denizine…
Bulutların altında,
bizi tutan su yok sevgili,
keskin ve sarp kayalara çarpan vücutlarımız
parçalanıyor gerçekten;
gözlerim fırlıyor yuvasından
senin o çilli gözlerine bakıyor,
suratından kesilip ayrılan dudakların,
dudaklarıma yapışıyor
ve öpüyor beni her yerimden,
yuvasından kopan kolum
boynuna dolanıyor,
başın omuzlarından ayrılıp
koynuma yuvalanıyor…
İşte öyle laf olsun diye değil sevgili,
boşluğun korkutucu sonsuzluğunda,
sarmaş dolaş sevişiyoruz
parça parça
ve her parçamızla,
parçalana parçalana seviyoruz
her parçamızı kıskanarak birbirimizden…
5.0
100% (2)