Şehrin Hüznü
Tüm şehre yalnızlık yağarken
Vitrinlerin bu kadar süslü olması neyi ifade ediyor? Yalnızlık hangi geometriye uygun ölçüldü? Şu ışıldayan yazılar ya da süsler Ya da Noel hangi yüreğin karanlığını aydınlatacak? Karanlık yağdı tüm şehre Hüzünle birlikte Kalbim çocukluğumu özledi Az önce uzandım çocukluğumun yanına, rüyamda Uyanmadan önce inandım gördüğüme Hala çocukluğumda kalışıma Sen yine dizlerimde sabahladın Şehir ışıldarken Ve soğukken hava bu kadar Isındık En çok dizlerim ısındı Sonra ellerimin başında birleşmesi Isıttı yüreğimi Ağzından çıkan gitmek kelimesi Bu defa gecikmişti geri gelmek için Zorla tutabilirdik kelimeleri aslında Çıkmasa da olurdu bu gitmek fiili içimizden Gitmenin tüm hallerini biliyorduk Tekrarlamaya gerek yoktu Ve dilimize ezberletmeye Devamı yok şu anın Yalnızlığın şehrinde ışıklar hep yanar Hep süslüdür vitrinleri Dışardan gelenleri kandırmak içindi tüm bu süsleniş Bayram havası vardı şehirde Ama ellerimizde şeker yoktu Hüzün elbiseleri giyerdik hepimiz İnsandı, aldanırdı işte Aldatırdı ruhunu parlak oyuncaklarla Ve ışıldayan süslere verirdi gözlerinin en parlak yalnızlığını Yüreğimdeki düşlerin esareti altında kıvranırken Mutluluğu aramaya çalışmak kadar budalaydı inanç denilen şey İnanmak içimize enjekte edilmiş bir uyuşturucu Görselden uzak bir kölelik Ve kül olmayı beklerken beden Diri diri toprağa gömülmek Yaşıyor muyum? Ölmedim mi? Öldüm zannettim kendimi uyuşurken Hissetmeyecek kadar kül olmuş yüreklerin kucağına bırakırken yüreğimi Kül olacağıma yanmayı tercih ettim. Şehrin ışıkları aydınlatmaya yetmiyor içimin karanlığını Ve aynalar bile artık Yalan söylüyor gözlerimin içine bakarak Bitsin artık bu düzenbaz oyun Gitsin inancıma yalakalık yapan yalancılar Ve yabancılar Gerçekten yabancı kalsınlar bu şehirde Yalnızlığın şehri bu Süslense de değişmez ruhu Adı değişir, şekli değişir Ama ruhu ebediyen aynı Aynaların yalancılığı kadar aynı Karanlığımızdaki hüzün kadar gerçek Ve sonsuzluk bu şehirde Ölüm ellerinde bekleyen kimsesiz çocuk Parmağı dokunacak pimine ölümün Ölüm patlayacak bu sefer Ölmedik mi sahi? Bu kadar gürültü olurken Bu soğuk, bu gürültü, bu kıyamet Ölmedik mi? Pime dokunduktan sonraki kaçıncı saniyeydi bu yaşadığımız Yaşamaya çalıştığımız kaçıncı yalnızlıktı? … Şehrin ışıkları kaç dakika yanacaktı Ve biz bu aydınlıkta daha ne kadar kandıracaktık ruhumuzu? Yirmi Bir Aralık İki Bin On İki 12 40 Nevin Akbulut |
ayrintilarda guzel.
ama sunus biciminde takiliyor insan.
bir satirdan digerine gecerken onceki satiri h/ic ediyor.
Ve tabiki ritim.
Boylesi serbest siirlerde onemli husus bence az da olsa ses ahengi yakalamak.
sertbest siirde bunu cesitli yollarla yapmak mumkun.
Uzun lafin kisasi bu.
Tebrikler :)