Bilsen Kaç Gökyüzü İçimdesin Gülsem, Kuşlar Sarılır Boynumdaki SendamarımaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Sevgili Gökyüzüm ve Haftalık takvim saatim..
Havada ipince bir yağmur,üşütmeyen.. şarkılardan,öykülerden firari ipince ve hızlı hızlı bir yağmur..ilk kez bir yağmur beni güldürmüyor.. Sırılsıklam bana koşuyorum.. Aklımda,yağmurları kıskandıran güvertedeki bakışın.. Yarımyamalak bir şaçağın altında zoraki yaktığım sigarının ateşini üflüyorum üşüyen bir kediye.. Kentin kalabalık sesine karşı aramıza rüzgarın uğultusu girmişti..Sorularım,kentin tıka basa otobüslerinden,’yalınayak’ Varoşlarından, Cihangir’in kayıp sokağına kadar giderek kalınlaşıp çoğalıyor ellerimde. Arkası savrulan bir otobüse biniyorum.. Sorularım burda da beni yalnız bırakmıyor.. İçirde,birbirlerine sokulmuş insanların sıcak ev özlemleri..Bedenime bir çocuğun saf sıcaklığı yayıldı.. Ürperdim..Aklımda,yağmurları kıskandıran güvertedeki bakışın.. Yüreğimin derinliklerine fısıldıyorum, bir Cumartesi sabahı dardan rahata eresin gönlüm.. Ben kimseye değil,belki asla heberin bile olamayacak sensiz kalan kimsesizliğimle ağıtlaşabiliyorum bir tek.. O yüzden daraltıyorum bütün mekanlarımı ve dostlarımı.. Kimsenin duymasını önemsemiyorum..Bundan kime ne..
Geçen cumartesi
fonda peş peşe siyah beyaz şarkılar kanepede pırıl pırıl bir Temmuz dans ediyor odada genişçe bir orkestra dışarda her taşın dibi karanfile kesmiş bu şehirden gidecektim nasılsa smirna kucaklar beni dedim havada bulutların dansı da çıldırasıya coşkulu/görmeliydin sanırsın gökyüzü tez döneyim diye boca ediyor onca yağmuru tebessümle baktım göğe şiirler okudum,mektuplar bir kez olsun ellerimizle dokunamamışken kendimize gözlerimizle konuşsak geçecekti bu illet yalnızlık/kim bilir Geçen cumartesi oturup çocukça düşler kurdum bir çadırda kilometre levhaları üzülmesin diye senin sözcüklerini alıp avuçlarıma sarıp sarmaladım gövdeme geceydi,çıt çıkmıyordu sloganlara çarpan şarkılar bir de zehirli gaz kokusu üstümüzde yazacaktım kışlık alfabemi boğmasalardı ’Sahi,bazı düşler el yordamıyla mı gerçekçi kılar kendini’? Kıdemli bir sözcüğün harfleri titrektir ve onun özne olmaya hakkı yoktur der gibi bir gizemin var senin yeni yeni ölümler mi kuruyoruz dersin kendimize? bizi bizden önce kimse vurmadı oysa beklentilerimizin boşa çıkması bir çelişki değil mi? gazetelere üçüncü sayfadan haber olamadık ne yazık yarından tezi yok yüksek trajlı bir gazeteye iri puntolarla ver ilanını deki mesela gülüşlerimize el koyanlar nerede! fakat aklımızı kendimiz fırlatıp attık okyanuslara ne vardı bir şehrin çatısından nişan almaya gövdemize hadi şimdi uyandır uyandırabilirsen bu kabusu ’fikirsel ve duygusal bir çatışmada kaybettiğim sözcüklerim ve hasarlı cümleleri saymazsak kalan sağlarla bitirebilirim sanırım bu hikayeyi bir dahaki cumartesiye’ |