Siyah Ceketli Şiirler Ve Güneş'in Yedi RengiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Suskunluğun ağırlığı altında ezilerek.’Dilce susulup, bedence konuşulan’
bir zamanda,susmak dehşet ağır.. Yinede Baştan aşağı sırılsıklam sen’im..bir şehirden bir şehre sürgün edilmiş gibiyim ne tuhaf!..ne tuhaf! kimi zamanlar, ya sana hiç ulaşamayacak bir mektupsa bu yazdıklarım sancısı sarar gövdemi..oysa bilirim bir göz uzak oluşunu en fazla.. ne mutlu.. sana doğmak istiyorum..azılı düşlerimden sıyrılıp sen olmak istiyorum.. çok mu dersin bu düşler bana?.. Son sahnesi gelsin istiyorum artık düşlerimin.. Seni izlerken-düşünürken isminden uzak hiç bir ifade umurumda değil gibi olurum kimi zaman ve aynalara koşar bulurum kendimi,içimdekileri dökerim aksine saatlerce.. Öğrendiklerimi eylemleştiriyorum göz,gez,arpacık’tan nişan alıyorum gölgemden bedenime bu sabah yeni bir yazgı için hazırlanıyorum.. gün kırıkları,güvertedeki resim akortsuz gitar,kaşı gözü kara bir şiir sen söyle umut hala bir mavi gök umut hala bir inat mavi (mi)?..
Yine haftalık takvim saatim
sanırsın yakamoz gülüşünün esintisi dalgalanıyor yüzümde yine gecede mavisu,ayışığı ve sen üstümde vedalara el sallayan bulutlar neden koşaradım girilen şehrin kapısından platonik çıkılır ki bu sabah gölgemi evde bırakıp çıktım ciğerlerimi kanatırcasına çoğaldım şarkılarımda yanaklarında açan iğde ağaçları adına! hangi liman tanık olur buluşmasına ellerimizin telaşlı umutlar solmasın diye bir yürüyüşe katılsam duyulurmu sesim? kaç mevsim geçti düşlerden kabuslara kaç şiir eskittik çetelesini tutmayı bıraktım henüz şakaklarıma kır düşmedi fakat bir sabah çayı yahut ikindi güneşine demli sohbet edemedik ne tuhaf göğe bakmak iyi gelir diyor bir yönetmen bütün perdelerini indiriyorum evimin bu kaçıncı yenilgim? bir kez kaçar uçurtman sonra gökyüzüne küser mi insan? |
"neden koşaradım girilen şehrin kapısından platonik çıkılır ki" demişsin ya, işte bam teline dokundun mazimin... Koşaradım gidilir her sevdaya, her başlangıca; fakat öyle bir tökezler ki insan bazen, o aksayan adımlar hayal kırıklığının en büyük kanıtını sunar geleceğine... O sersemlik platoniğe bağlatır seni bir süre, süresini şehre giriş hevesinin ölçüsü belirler çoğu zaman...
bir kez kaçar uçurtman
sonra gökyüzüne küser mi insan?
Sanırım beni en çok meşgul eden dizelerindi bu iki kurşun değerindeki tam isabet sözlerin... Çok düşündüm de önce bırak gökyüzünü uçurtmaya bile küser insan, renklere küser, bu yenilgiyi kendisine layık gördüğü için hayata küser, sevdiğine küser, ayışığına yakamoza küser... Sonrasında, çok sonrasında ama, gökyüzüne küsmese de insan, hiçbir zaman eski hevesle, eski inançla tutmaz o uçurtmanın ipini... Tam bir barış sağlanmaz kırık bardak misali... E gel de bu şiirden sonra gökyüzüne küslüğünü tazeleme!.. İyi şeyler yapmıyor bazen bana şiirlerin heval... Her ne kadar küskün olsam da birçok şeye, şiire küstüremez herhalde beni hiçbir kaçan uçurtma... Bunu düşünerek teselli bulup kutluyorum avucunda ip izi kalmış hevalimi... Bazen çok acıtsa da o iz,vaktiyle bir uçurtma tuttuğunu bilmek de güzel... Sevgimle...