6
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
1457
Okunma

...
mızıka çalardı bir çocuk
hani gülümserdi/n uzak bir fenerden
gülüşürdük
hırçın dalgalarla yarışan anaforduk
yosun rengi düş gibi şimdi yitip giden gençlik
... dün gibi
kelebek firketelerim
ve senin kısa şortlu beyaz gömleğin
yüzüme keçeli kalemle kondurduğun benekler
sahte çillerim
ne çok kızardın saat resmi çizeceğim dediğimde bileğine
ve ben ne çok gülerdim telaşlı hallerine
hep korkardım
seni sevdiğimi söylemeye
yaşlanıyorum chére amie*
İstanbul yağmurlu sanki her mevsim
şimdi aşk şiirleri yazıyorum sarı yapraklara
göle bakan penceremin kenarında eski bir daktiloda
bilmem kaçıncı kez öpüyorum adının parmak uçlarını
gözlerimin en ıslak sokağından geçerken siluetin
bak alnımda çırpınıyor bir kelebek daha yazgısına
zaman dolduruyorum şimdi
kokunu saklayan vazolara
bildiğim tüm dualar tembihlerle
okşuyorum sabah akşam kurumuş orkideleri
deliriyor muyum sence
kravatlarına asıyorum bazen kendimi
unuttum saçların hangi nağmeleri severdi
yüzün yanaklarımın hangi
yine aynı yerden taşlıyorum denizimizi
bağırıyorum işte kimse yok saatlerde
bir çağrı duyulursa sestir hani
belki kapalı olacak yine gözlerim
belki yırtıp atacağım bunları
belki utangaç bir şiirde kalacaksın öylece
ve ne olur bu kez görsün diye yalvaracağım tanrıya
çözsün bakışlarımdaki kilidi!
de_soulmate