eskiden kalma bir şarkı alır bazen sırtına neşeyle koşuşur çocuklar tablolarda döşenir içim rengarenk gülüşlerle bir hayâlin dümen suyunda severim en çok seni tüm hırsımı söker alır bir cümle! -bir bilseydin-
şimdi herkes masal sanar inanmaz kimse saçlarının sayısını bildiğime tanımaz bilmezler çünkü paydasız sevmek ne ne literatür haberdardır, yüzünün pamuğundan ne kumaşlar sesinin kadifeliğinden anlar bir ayrıcalıktı seninle zaman düğümlemek dayanılmaz bir ilikti gözlerin ellerin çelikten düğme anlamaz kimse zaman paravandır bazen sevdiğine
lavantalı cümleler biriktirirdim sana sen afili cümleleri sevmiyorum dedikçe o zamanlar bilendim işte, öğrendim kelimelere dudak öptürmeyi bilmezdin kaç gün uğraşırdım o civata somun cümleleri biraraya getirmeye hemen yazmışım gibi hissettirirdim yalancıydım şarkılar yazardım sana söyleyemediklerimi söylesinler diye bir çoğunu sahiplenmedim bile kalakaldılar öylece hercâi menekşeler gibi dilimde!
’çektin gittin ne diyebilirim sende sevdin buna da eminim nasıl da istedim her şeyi çözmeyi bir bilseydin’
öyle güzel ’canım’ derdin ki en seçkin harflerden seçer gibi kemiklerimi etinden ayırır gibi bakma hiç belli etmezdim en güzel ölmek derdim ne saadetmiş hele her ’selâmetle’ ardına eklediğin o iki yanaklı buseler onu sana kim öğrettiyse en çok ona dua ederdim
öleyazardım başın düştüğünde sağ yanıma saklanırdın hani hırsız gibi saçlarının sabun kokusunu bırakarak omzuma bilmezdin ne büyük bayramdı nefesim kesilirdi, görme isterdim köpürürdü yüreğim, kabarır denizim dünyalar benim olurdu, ben senin!
her giydiğin yakışırdı aslında hem de fazlasıyla kıskanırdım ne yalan ondan hırslıydım renklere en çok, eteklerine dolanan kırmızıya borçluyum? dudaklarını kışkırtan pastel pembeye!
kokunu bastırmaya çalışırdım şapşalca parçalı umutlu şarkılar alırdım dilime çalkalanırdı İstanbul boğazımda parçalanırdı sanki içim daha önce hiç bilmediğim bir yer ölürdüm fark edersin diye deprem olurdu bir yerlerde bukalemun olurdum bir bilseydin seni anlatacak renk bulamadığımda çöllere sığınırdı dilim
şimdi boyası tükenmiş mühür gibi boşladım kendimi foyası elinde ’prangalar’ biriktiriyorum artık hasretini bile özledim diye!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Paydasız Sevmek şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Paydasız Sevmek şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Boşaltıyor içindekileri,döküyor taşları ama bir türlü dinmiyor sanki sızısı..
İşte yaşanmışlıklar ve gerçek hisler olunca da her şiiri farklı bir tat bırakıyor ağızda,her şiiri ayrı birer hikaye...
Çok teşekkürler siz ve birkaç şair gerçekten şiir okutanlardansınız bana göre.Eksik olmayın.
Saygılarımla değen yüreğinize..