trol-fiyort-prenses
taşların üstünden seke seke
köpükler saçarak göğün göbeğinde akan şelalelerin soluğunda yüzümde yağmurun gülüşü ‘’yüz pınarlı gediz ‘’gibi damlıyorum toprağa sevimli çirkin trollerden bir çiftçi saga masalları dolduruyor külahıma duyuyorum su perisinin su sesi yüzünden eyvah! bir prens daha kurban gidiyor uğultular içinde orman cadılarına prenses olduğuma şükrediyor flam* trenine binip tünellerin karanlık koridorlarında ışığa akıyorum nihayetinde yeşilin yüz yedi tonunu serpiştiriyor gözlerim norveç’in dağlarında / murat dağının kaslı eteklerine tersyüz edilmiş yabani menekşe gibiyim bir Yörük türküsü tutturuyor dilim bir iki sulusepken bulut değiyor fıçı fıçı taşra şarabı boşalıyor üstüme şarabi sisler içinde cennetin kayıp parçaları: fiyortları görüyorum / bana bakıyorlar o an Tanrı ‘nın ellerini düşünüyorum fiyortları yaratırken canı hiç sıkılmamış olmalı düşünceler pürtelâş kutup tilkisi gibi tortop oluyor: ansızın bir trol mutfak önlüğünü tutuşturuyor burnuma önce bulaşıklar… sonra toz… — olamaz! ama ben bir prensesim! — boş versene… gönül gençyılmaz bergen/norveç |
Hürmetle.
Vaha.