Ardanuç'ta
Yüzlerde tatlı telaş, müstakil evler şendi.
Perakende yağmurlar, akşam güneşinden mi? Şimdi de ses, seda yok, cıvıltılardan başka. Kasvetli yamaçlarla kuşatılmış her koldan Şirin bağlar, bahçeler. Nostaljik merdivenler, yaslanmış kara duta. Kirazgiller, zambakgiller, leylaklar.... Burda dinmiyor bahar, der Ardanuç’ta. Çıvgınlarla yeşerir başı dumanlı dağlar. Hezeyanlara mahkum Efkar tepesinde bir gelin ağlar. Uçurtmalar küs mü beyaz buluta? Çoruh boylarında ıssız sokaklar Yarınları meçhul yer Ardanuç’ta. Her karış toprağında başka bir numune var Bilenler vazgeçer mi? Köpüklü serin sular hırpalar çeperleri Ne yular vurulur ne sözden anlar Bakır tozu yutmuş üç-beş tekaüt Bent nasıl kurulur, gör Ardanuç’ta. Tarihe ışık tutar, kaleleri, mabetleri, hanları Ne mahpus hanesi, ne avlusu var. Suç mudur şeytanın avukatlığı? Hani o ihtişam bu eşsiz yurtta? Velev ki destanlar, efsaneler var Şölenlere hasret yer Ardanuç’ta. Kavisli yokuşlardan, aylar, seneler akar Yerinde ağırdır köşe taşları Geçit vermez düzenbaza, hayduta. Çeşmeli duraklarda birleşir tali yollar Kol kola söylenir zafer marşları Ata yadigarı bar Ardanuç’ta. Yüzlerde korku telaş, doksan üçlerde kaldı. Geçiyor kafileler Düğün halaylarının döndüğü kavşakları. Ne Kiskim’e uğrar, ne de Şavşat’a Hangi diyardadır masallar şehri Bari bir bilene sor Ardanuç’ta. |