ıslak göz
“git,yeryüzünden bir avuç toprak al.”
ile başlar hikâyesi… sorgularken nalan olmuş toprağı Rab karşısındaki tutumları içine dokunur rızk veren mikâil’in melekler meleği cebrail’in adem’den musa’ya akar zaman olur gölgesi nankörlüğünün kudret helvasıyla bıldırcın samira’nın böğüren buzağı değil miydi insandan putlar hani Müslüman şirk koşmazdı diye düşünür bir dizi insan dizer boynuna sırtında kamburlaşan kitapları van gogh’un tabloları gibi yakar hayali şöminede yalnız Allah’tan iste tabelasını kitler aklının çekmecesine gürleyen bulut kirpikleri yakan taş ıslak gözleri “güneşin,kaftanını üzerine attığı…” farkında değildir “bir ben vardı benden içeru ” İncire Zeytine Yemin Eden’in vermediklerinin arkasından ağlar bulurken kendini Zü’l-Celâli Ve’l-İkrâm’ın verdiklerine kör verdiklerine sağır verdiklerinden bîhaber olduğundan bîhaber dünya tu kaka bir temiz O içini daksiller gönül gençyılmaz ankara’da” feryad eder vakt-i seher”12eylül iki bin12 |
'yalnız Allah’tan iste
tabelasını
kitler
aklının çekmecesine'
kendi duygu ve düşüncelerimi eş koştum mısralarınıza..
daha doğrusu kendimi buldum her mısrada..
ama bende böyle düşünüyorum...
diyesim geldi her mısra sonrasında :)
zıtlıklarıyla ele almış şair
ki düşüncesini payidar ve anlamlı kılsın..
zekice ..
kelimelerinin üstüne basarak yorumlamış demini
şairce..
Teşekkürlerimle,
eyvallah ..