OTURUP SMİRNA'NIN KİREMİTTEN ÇATILARINA YILDIRIM BEKLDİMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın yağmura sırılsıklam bir gülümsemeyle bakıyorum
ne tuhaf kendi göğüne tutunmak için kucaklıyor bütün bulutları içine bütün heyecanlarımı sığdırabileceğim kirpiklerini bağışla bana! hangi çığlığın kıyımında kalacaksa düşlerimiz.. dün bir şiir yazdım kendime içinde,suda yakamoz,suda suretin olan umutlu bir şiir yazdım içinde,ne ’hüzünler’ vardı ne de camlarını kırdığım bankalar güvertesinde uçuşan saçların siyah beyaz bir fotoğraf karbeyazı düşler ve serin rüzgarlar olan bir şiir yazdım o dehşet sözcüğü döküyorum başındanaşağıya seni seviyorum..
sokaktayım
bütün siyahları silen bir çığlık gibi,parke taşlarının kızıllığı bir şarkının suflesi ayak seslerim evini arayan darmadağınık şiirlerin harfleri gibiyim bu gece smirna da yer gök yıldız gelirken çiçekler açmamıştı ve şehrin girişinde merhaba dedim uzunca bir boşluğa giderken merhabamı yineledim,çünkü güneşin hep geç ulaştığı bir yerde umut daha elzemdir giderken seni çiçekli dallara anlatacak adını fısıldadım denizanalarına her gün bu limanda dil balıklarıyla söyleşip durdum hiç bir vapurdan inmedin avuçiçinde bir parça kıvılcımı tutuyorsun ya şehrine yangınlar çıkarma dürtüsü sarıyor her yanımı hem çiçek,hem kuş hem çocuk,hem kelebek olamazsam git gide platonik bir aşkın yosunlu yalnızlığından gemilerin geçmediği uzak bir deniz olurum/biliyorum evet evet bir parça kıvılcımın seni görünmez kılıyor oysa ve yağmurlu bir gök parçası düşürüyorsun ya yüzüne kendi imgelerinle zehirleniyorsun bazen hayata/farketmesen de peki,zeytin ağacı demiyorum yalnızca bil yalnızca tekrarlanmayacak bir daha her yanım yaprak yaprak illet bir aşkın baştanaşağı kırık dökük platonik kuşatmasında şimdi sen suyun üzerinde düş mü gerçek mi düşü gerçeğe emziren akış mı? canlılığının tuvalinde ne resimler çizdirirsin/bilsen içimdeki kır çiçekleri mavi,yeşil.mor konuşan yok biliyorum yine de bir ses var ya görüntünde bir yıldızın görüntüsü iz bırakır da kayar sana yetişmek derinleşen karanlık yol boyunca içimde kanatlanıp uçmak hissi yine saat yirmi dört portakal kokulu bahçendeyim düşgücümde nemli toprak çıplak ayaklarımızı çamura buluyoruz yeni bir iklim alıyorum yakamoz gülüşünden.. beyaz papatyaların kırmızıya dönüşmesi filmlerdeymiş.. hani bir oyundan bahsetmiştim şiirimde dün gece bitirdim,ve hiç bir ensest prodüksüyonun ulaşamayacağı odanın en gizli en tenha yerine sakladım görsen,hiç bir oyun bu derinlik de şahdamarıma yakın durmadı gün boyu bir çok kere yeniden yeniden okudum kırık bir yer aynası gibi suda suretini yanısıtıyordu her repliği bundan bir tek frat ağabeye bahsettim şimdilik olur ya namussuz bir prodüksüyonun eline düşerse benim için,yalnızca vakitsiz kadraja girerdi dersin dedim bir de yakamozu olduğu gibi,kostümsüz yani görüntü planı olarak kilometre levhasını kullanmasını tembihledim ’’’Ne çok şey eksiliyor günlerimizden her sabah umudunu güneşe çıkaran çocuklar gördüğüm bir rüyayı yorumluyor en heyecanlı haliyle yanlarına gidip onlara seni anlatıyorum sözcüklerinden başka bilmediğim seni’ |
saygılar hocam