Aklımdaki Çiçeklerle
ilk akşam serinliğinin serenatında
saçılmıştım acımda bakımsız bir sokak arasıydı laf olsun diye umutluydu kış buzullara batmış yüreğimi gidişinden kopyalamıştım... eylül gibi olduğumu hep sakladım çıtırtıların bittiği ilk durgunluklarda doğa evrenin gözlerini ovuştururken griyle sarı arasında gidip geldiğini dalgınlığımın... ayağımın ucuna düşen yaprağın sesi kısık göğsümü dalayan uzak ışıkların ardı gibi eylül bu belalısı tüm ıslıksız dudakların ve sen ağırlaşan düşlerimde de gitme diye aklımdaki çiçeklerle diri tutuyorum adını... tadını özlediğim eski bir ezgiye benziyordun leyleklerin gidişlerine üzüldüğüm günlerden eylül baskınıyla karıştırdım sandım ne eylül ne ezgi ne ben ne leylekler ne sen... ilk defa karşılaşan yalnızlığımızdın... eve dönüş hüzünleri oluyor akşam tayınım sensiz sapsarı ve ince bu yalnızlığı seviyorum günboyu uyku çocukları gibi dalgın çiçek tarhlarına dadanmış sarhoş güz böcekleri gibi usul usul...kayboluyorum... bozgunlar da bozulur ayrılıklarda büsbütün bir anım ıssızlığa varanda uzaklar muştusuz kalır senfonik tadlarla ağlaşır ağaçların sonsuz vakurluğu yeni bir iklim olur zamanın umarsızlığını düşünmek kara kış ayazlarında saçlarının uçlarını arıyorum... kağan işçen... |