Yağmur öncesi 23 bir damla düşüyor,kara buluttan ağır armutun yaprağından toprağa susuzluğu çatlayan toprak bir define bulmuşca dikiyorum gözlerimi inecek damlalara yağmur çok yağmalı bolluk olmalı dünya deyip duruyorum kim çıkarsa karşıma kapı önlerini sulamış kasabamın kadınları tığ, şiş, patiska ellerinde gülücük işliyorlar anlamından uzak her tür özgürlüğün burunlarında duvardaki tezeklerin kokuları sivrisineklerin ısırdığı yerleri kaşıyorlar tekdüze yaz günleri ırgat gitmeler, ne pişireceğiz telâşı güneşten daha kırmızı yüzleri ellerinden daha ışıklı batırıyorlar tığlarını beyaz dantellere bu yıl gine yazıldın mı okuma kurslarına - amaan, kim gidecek işten , güçten deyip duruyorlar güneş gitgide yükseliyor yaşmaklarından sülük yapıştırıyorlar ağrılı bacaklarına bahçe duvarında beyaz fatmacık çiçekleri kalemimde hüzün oyalanıyor yazıyorum 4 oturup durmanın hüznü sarıyor bahçedeki sarmaşıklar gibi düşüncemi yıkılıp yeniden yapılması gerek çok şeyler var bir kaç yıl sonra meyve verecek bir fidan dikmek iki taşın arasında köprü kurmak boğulan karıncalara eskiyor yeni yapraklar dün açan çiçekler/ insanlar ağaç kabuğundan tez eskiyorlar gün doğuyor yeni her gün başka birileri doğuyor yepyeni dünya için bir giysi dikiyorlar ölüme, ayrılığa işkenceye, savaşa nokta koymaya nokta dört duvar arasında oturup durmama ağırlaşıyor kara bulut damlayacak birazdan sarı çiçeğime eritecek taşı toprağı ölü yapraklar açacak gözlerini 5 gözünü açmaya korkak ışık sözde yaşam yanlısı kırılmanmış ceviz kıvrımları içinde küçük taşla kırılır şimdi, ince kabuğu eziklik neymiş görür sağa ve sola kaymayan bilgi zeytininden yapılmış sabun erir güneşin altında anlar gerçek ölümü zincirlerle bağlı ellerini kanatarak kesecek dev ne ki benim gölgem kendi ayaklarımın altından kalkmayı denesin ilkin belki tümdür belki değil bulutlar daha ağır göz altlarına çöken halkalardan sesler duygusuz, sağır taş merdiven yıkandığını, tozlandığını anlamayan sesler bizi söylemiyor boğulmayız bir kaşık suda su biziz ırmak deniz ağaç içimli göl bir değirmen bir ark dere, saz elli kimse bizden geçemez benden çıkar bize girer gölgem oluşturur gölgelerimiz halkımıza ulaşan su yollarını deyip duruyorum 2. 8. 1986 / Nazik Gülünay |