gideceksin, biliyorum kellesi koltuk görmez zamanlarda aşk filmlerine yalnız söverken ben altıncı derece yanıklara ter tedavisi uygularken
çekerim seni içime hasretle tüm boğaz enfarktüslerim ezbere şarkılar söylerken dolarsın içime çağdaş ressamların ıssız panaromik figürleri gibi ve mıh gibi çakılırım yığılırım yürüyen, ayaklı, cansız kim varsa dibine sarhoş cümlelerini ayıltabilecek kim varsa işte
sadece sesini duyarım uzaktan ve haykırırım son seferini de hasarsız atlatmış, martı desibellerine karıştırıp hislerimi ve son çare yine abanırım tüm gücümle olur da bu kez, sade bir vatandaşın iki kişilik feryâdını duyar diye devlet aradığının yerini kendi bile bilmeyen lânet ankesörlü telefon kabinlerine ve yine kendime gelirim, kendimle!
topa tutulurken başım ihtimal başımda şefkat yelleri eser yine uyanırım yine aşırı oksijene tiner karıştıran, elleri bol esrarlı tiplerle bir köprü belinde alıp götürürler sana beni!
sonra vururum başımı, gömer gibi ihbarsız, usulca... habersiz galibi belli bölgelerdeki seçim anketleri gibi ’’tesadüf diye bir şey yoktur’’ tükenmezsen eğer, imgelerle gömülürüm canlı canlı uyurum niyetiyle başka renkte kokular bilmez sen yanaklı yastığa sevmek hep erkendir! saatlerde!
-ll-
ve akşam olur bir daha! haddeden düşer yine ay ve adım adım düşerim kötü yollara yine selefine/şerefine kaldırdığım bardaktan süzdürüp çekerim usul usul, afili Beyoğlu’nun yalnız ışıklarını içime dar zamanları nefes nefes anasona boğar gibi dirgene baş tutan, başağını düşürmüş saplar misali
ve gelirsin aklıma küfürlerimi bile çözemeyen falcıları görünce dalarım, sirenlerle ulaşımı kolay olmayan sapaklardan koynuna bir daha bir daha ki çıkmazsın zaten ki çıkmayasın bir daha
iki bacağı kalmış tabureler uçuşurken havada kaldırır, hiç tanımadığım birileri ağzı burnu Beyrut falcıyı! toplarlar iskambil kağıtlarını! anlamsızca bakarlar maça kızının yanmış gamzelerine annemden ulaşmaya çalışırım sana hep bu durumlarda saklanırsın yine ulaşılamayan ahize hışırtılarına!
annem okşar dizlerimi kalk yerden oğlum! dön artık bu sevdadan, vazgeç!
hep sabaha beş kala teslim olur aşklar son sarımı bittiğinde çöken esrarcılar gibi
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
DEJAVU şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
DEJAVU şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Dün yazamamıştım şiirinize, yine çok güzeldi mısralarınız ve seslendirme de çok güzel olmuş...Her iki şairimizin de emeğine sağlık, içten tebriklerimle..saygımla...
’’tesadüf diye bir şey yoktur’’ tükenmezsen eğer, imgelerle gömülürüm canlı canlı uyurum niyetiyle başka renkte kokular bilmez sen yanaklı yastığa sevmek hep erkendir! saatlerde!
-----
sen cok yasa e mi sevgili Serhat ....
ayrica ses olan sevgili De Soulmate dosta da tesekkürler ... dinlemek zevkti ...
ikinize de selam olsun uzak diyarlardan ... sevgimle................