Sevmenin Akşamüstlerine
eski zamanlardan dumanlı bir kıpırtı
gençlik yanmalarından ılık boşluğa akan anımsanan kadarıyla yumuşak ağustoslu kenar semtin çamurlarının kurumuşluğunda yürekte ışkın alazlarıyla titrek alazlı... toprak suyu emmeye hasretken geldiğimde ışıklarına vuruldum birdenbire bulvarlı göğsüme çöreklenen ilik ilik ilkliğiyle acılığının dünyanın hayatın törpülenmemiş pencere altı sevdamızın saf katıksızlığında... yaz ayları solurduk okaliptusların altında ağlayan bir halayın ortasına düşerdi ümitsizlik kolonya hatırlı konukluklar gibi içten hüzünlü bir piknik havasında ölmeyi isterdik bu çemberde arkadaşların gideceğini bile bile koyu gri son yağmurlu... gözümüzü kırpmadan dokunduk göğün her haline toprağın kokusunu almadan bir adım bile atmadık mevsimleri çağla ağacının dallarıyla kovaladık semt pazarcılarının sesinden türküler öğrendik kıraç topraklarda özgürlüğün izini sürdük sevmenin akşamüstlerine... kağan işçen... |