Yiter Ömür
kahırlı yüzlerden çaldım beklemeyi
umudu çalmayı denemiştim bir kezinde de tam köşeyi dönerken anili sen sandığımdan... kendimizden de bahsederiz birgün alacalı soğukların sonunda ilkyazsı başkalarındaki sızıyı içselleştirince ve kaf dağını aşınca umut... düşünmeden sarıldığım ağaçtaydın farkında olmadan geçtiğim gecede anımsayamadığım rüyadaydın yüreğimdesin şimdi... şu koca dünyaydı bir zaman gurbet elde hayli zamandı garip anamdı da "oh be" olamadı bir türlü... kangrenleşince gidişler toplamı yağmur kırıklıklarına döner aşk sabah başlangıçlarındaki sancıyla yiter ömür... aksak düşlerime sırdaş olmazsın sarı bir sis bulutu olur sensizlik içerimdeki bu buz tutmuş ıslaklıkta ağlarım bakarak başucumdaki loşluğuna... çocuksu bir yaşamak gayreti veriyor kanılarıma yanyana gelen masumluğumuzda mahzun ayrılığımızı görmek... her şey kaçmak değil yağmurdan göğün karasını ortadan ikiye bölen sesini kovalamak değildi ve belirsizliğe son noktayı koyan ölüm değildi... gençliğimi alıp götüren resmin ortasında yazlarımın sıkıcı gecelerinin tek sebebi yarım yamalak kitaplarla uykulara kalmanın tek sebebi...seni aramak... soluksuz atladım geçtim tüm ırmakları soğuk buz mavisi kışları gözü kapalı ben yürüdüm yollar yoruldu binlerce yüz ezberledim unuttum mevsimler kovaladım ardarda alışamadım sensizliğe... en büyük acı oyundan kavuşmalardadır çoğalır yalnızlık artar kavşakları kaçmak isteklerinin duvarlar kuşanırsın ihtiyarlığına ve aradığın gerçek ayrılık yiten ömürden olur... "göz kırpışında ömrüm yoğun kirpiklerine tutunarak yaşayacağım rüzgar uzağında essin isterim saçlarını yalnız ben okşayacağım..." "toprağımı kim avuçlarsa avuçlasın kim kaldırırsa kaldırsın yaprağımı bana bir sen dokunursan anlayacağım yaşayacağım karanlığın sonsuz tadını..." kağan işçen... |