Huysuz İlkyaz
kanatlanır hüzün
ki aşka boynumuz bükük kırsal soğuklara kalır ayrılık dudak çatlar can kımıldar eski bir anıdan kalma çağrışımdır gün acıya göğüs gerer tozlaşır gözlerim kentin son öyküsünedek ki zamandan sonrasına yalnızca aşk kalır... sabahlara senin için uyanırım çünkü sen ömür nedenisin güneşe güleç bir çiçeği sevmenin hayata bakış tonumsun adımlarıma tek konum uzak tanrıça ömür gülü taç yaprağını hasretimle işleyeceğim istersen dokunma gözyaşlarıma... huysuzdu ilk yaz derdim günüm kitaplarda bulamadığım iziydi tomurcuk yaprak çiçeklenişli bir sevdanın ilkyaz huysuzdu ben hüzün yükü kaybolmuşluklara teslim gizli ağlamalarda ağaçlara sığınık ve uğultusu içimle beslenen dalgacı rüzgarlara arkadaş işte kenti terk etme diyor bu ses sırsız üstelik sırsız yaşa diyor dök ortaya eteğindeki taşları... gitme diyor başka hiçbir yere bu ses çünkü sevda evrenden geniş ve büyüktür dök ortaya eteğindeki taşları mahzun kalmasın doymamış acıları hiçbir sevdanın ve varsa yarım bırakılmışlığı ayrılığın evreni çevreleyen sonsuz yasanın ortasında ki ilkyaz bir daha huysuz bakmasın yapayalnızlığına hiçbir sevdanın... kağan işçen... |