bilmiyordunuzsaklanıyorlardı gün geliyor siz onları yok... öyle çok mektuplaştılar ki güvercinler onlar için yaratıldı sandınız kalpleri ellerinde görmeye and içtiklerinde yüzlerini gökte iz peşine düştüler gözleri semada haresinde buldular birbirlerini ayın gerçek dediniz bana bakmayın ben körkütük anlatıcıyım bulutlara serptim tüm kötü tohumlarımı onlar toprağa doğurdu tüm yavrularımı aslına bakarsanız çoktandır mermer zamanı tenlerine ilk ışık kırıltısı değdiğinde ya rab göğün hep gece olduğunu dahi bilmiyordunuz mahsun ve masum gösterdiler kalplerini ama vermediler takas bekledi izleyenler gösteriyor ama vermiyor dediler bir bildikleri vardı elbet verseler ilk görüşte son görüş olmasından korkuyorlardı gösterip dolunay vakti kaçıyorlardı gün şu güneşin gökte bir taşa ettiğine bakın gökte parlayan bir taşın elinde kalp olana ettiğine bir bildiğim vardı elbet misal ilkin mehtap hayal sonra gölgesine saklandığınız ne varsa gösterip vermeyecekler mektuplarını haydi dağılın zarf kapıları ondan kapalı ki siz güvercinleri onlar elinde öldüler sanıcaksınız |
haydi dağılın
zarf kapıları ondan kapalı
ki siz
güvercinleri
onlar elinde öldüler sanıcaksınız"
aya karşı soyduğumuz meyvelerin sert kabukları gibiydi geçmişimiz.