Çakıl taşlarıRuhumun çakıl taşları dengesiz Saklambaç oynar Yelkenim eğri büğrü Mülteci zamanlar Aykırı rotanın flu ezgisi Göz bebeğimdeki büyüyen odalar Denizi ateşle yoğurmak istedim Menevişten Hüzünlü konuk gelen misafir Voltalar yelkovanın kenarında Vakit tamamsa Hesap sorulmaz üşüyen bedene Bağlanır el ayak Nereye gideyim güz göklerine mi? Uzak bir bulutun göğsüne Pencere pervazı paslı gıcırtı Kement atar gecenin bir anına Kendi sesini dinleyen rüzgâr olurum Karnım şişmişken Ölü doğurur Esrik yatağın sırlı aynası Burası kent ortası külrengi Ya da iskelesi kırık yaralı martı Yek Sönen fenerin gemisi Fırtına kuşları dönerken başımda Gökte ay kopuk stradivarius Deniz kabuğu ağlak bebek salınışında Eski liman meyhanesinde agop’un türküsü Öyle bir yağmur yağar ki zeytin tanesi Selvi karanlığına Aysu |
aynı sessizlik de usum da Apil dayının geçen yıl heybelide mavisi eskimiş,selesi hafif meşrep bisikletiyle
dolaştığımı düşledim..yalnızca bunumu düşündürtü peki şair?. üstelik kendi rüzgarına ses olmuşken..
şairin iç fırtınasındanmı bilinmez fakat rüzgarının girbana düşmemek elde değil..
dönüyorum,dönüyorum her yanımda bin telaş.sanırım bundan şikayetçi değilim..varolasın şair..Sevgiler.