BUHAR
karaydı çaycının demlikleri
demsizdi hep getirdiği çayları bardaktan taşardı buharları sonrasında bu şehri sarardı simitçi çocuk simitleri saytamayınca yüzü sararırdı onunda simitlerinden buharlar çıkardı metrosuna yetişmek isteyen biri çarpmadan önce taplasına düşerken simitler şehrin kaldırımlarına ayaklarının altındakilere aldırmayan kalabalıklardı simitçinin ümitlerini buhar edip dağıtanlar beyaz bir güvercin bir umutla dökülenler konardı boyacı çocuk ellerinin karasını silerdi kumaş pantolonuna parlaktı elleri toplarken düşen simitleri güvercinlere karışmadı simitçinin düşlerine karıştı sadece düşleri ceblerdeki kalabalığın soğuktu elleri bir boyacı çocuk bir simitçinin birde güvercinindi umutları kaldırım kenarında buhar olup kalabalığa karışan yuvarlak umut simitlerden bir güvercin yemişti simitlerden kalan susamları susarak bir de dağılan insanların ayaklarının altındaki aç insanlıklar... |