Bir Cinayetin Ardından
Sen, ey yürek
Başlamışken kalem yazmaya, Birazdan, nefesini daha hızlı alacağını hissediyorum! Şu, karlı İstanbul akşamında Buzlu yolda yürüyen yoksul insanın, Ayağının kaymasıyla, Kafatasının, betonla nasıl kavgaya tutuştuğunu beraber göreceğiz seninle. Eğer bu kavganın sonucunda, Kan fışkırırsa siyah saçın dudağından, Tüm iştahını bu ölümcül sahneyi görmekle kabartmış olan gecenin, Bedeninde gezdirdiği çekmeceden, En acılı sözleri alıp sunacağız , Şiiri sıcak çay gibi Yudumlayanların gözüne. Tanrı ismini merhamet zannedip defalarca içine çeken, Renksiz gözlerini, biçimsiz gökyüzüne kaptıran Ve burun deliklerine işleyen ayazı, Nefesten boşalan taze buharı Hoşnutsuzca ciğerlerine konuk eden, Geceyi tıka basa sigarasıyla doyuran Yalnız kendi açlığını, Midesindeki çığlıklarla bastıran, Ümitsiz adam! Birkaç satırla hayatını yazacak olsam, Taşıdığı cesedin, başında birikenler, ‘’Ne garip yazgı’’ Diyecekler. Yani kendi yazgısını İfade edemeyen körler. Pembe yanakları ve kısa boyu, Musallaya uzatılmanın acısıyla, Ölümüne ‘’Kader’’ diyenlere kafa tutup, Gerçeği anlatmaya başlayacak. ‘’ Düştüğümü kabul ediyorum! Yaşarken ve ölüyken Asla yalan söylemedim! Siz insanlar duydunuz mu beni? Yer çekimi yasalarına ayak uyduramayan taş gibi Olanakları doğrultusunda yaşayanlar, Duydunuz mu kafatasıma işleyen sesi? Soylu duygularını ve sahip olduğu imgeleri, Övgüler ve kazanılacak bir çift kadın gözü uğruna satanlar! Ben katilimi, betimlemelerim için kullanıyorum! Çocuğunu yazan adamın ve buna muhalefet olan anasının, Geceye sunmuş oldukları sövmeler için değil! O günün öncesi Yani öldüğüm günün. Düşüncelerimi baştan çıkartan kaygılarım! Eylemsizlik kararı alarak, Sürekli yürüdü boş kaldırımlar da. Gülenleri gördükçe, bende gülmek istedim, Tuhaf, keskin ağızlı bir bıçak Dudaklarımın birleştiği yere nişan aldı! Amacına ulaşmanın mutluluğu ile Gerisinde bir yanılgıyı bırakarak yok oldu. Gözevine haps edilmiş gözlerim, Yoksulluğun nefretini, Dökme çelikten kapının ardında Köpekbalığı gibi iştahla ağzını açıp, Küstahlıkla kapatanlardan Her hangi birini aradı! Tanrı amansız kar tanelerini Tane tane saçlarıma boşaltırken, Hepsini bir arada gördüm! Yüzleri paranın harcıyla sıvanmıştı, Adaletsizce ve dehşetle gezdirdikleri beyinleri, Emeğimi gasp edememiş olmanın Kini ve nefretiyle bana baktı! Utançtan kızarmayan yüzleri, Yani paranın gizlediği suretten, Küçük bir dil parçası belirdi, Kanıma susamışlığın dehşetli bakışıyla Gözlerin göremediği kör noktalarda pusuya yattı, Tam kurtulduğumu müjdelerken cadde kalabalığı, Ayağımdaki çarığın ölüme koştuğunu fark ettim. Gözlerimi açtığımda tepemdeydiler! Bir an olsun ayağa kalkmak istedim, Tutup içlerinden birini, Yani en sömürücüsünü, en tüccarını, İlahi adaletin kapısına kendimle götürmek istedim! Başaramadım değerli yaşayanlar, Ama ümidim halen var, Başarısızlar arasından koşan çocuklar, Etim çürümeden, başaracaklar. O vakit ucuz ölüm vakasından ölen ben, Taşıdığım toprağın karanlığından, Büyük bir zafer elde etmişçesine Ve gülümseyen bir ifadeyle uyanacağım, Kuşkusuz istiyorum ki Mevsim yine karı saçlarıma boşaltmalı, Ama çocuklarda kartopu oynamalı… 27.01.2012 İst/Avcılar |