Çeşm-i bülbülŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Çeşm-i bülbül (Bülbülün gözü), 18. yüzyılın sonunda III. Selim’in Mevlevi dervişi Mehmet Dede’yi cam tekniklerini öğrenmek için Venedik’e göndermesi sonucunda ortaya çıkmış bir cam işleme sanatıdır
Çeşm-i Bülbül, yaratılışında kullanılan özel camcılık teknolojisinin yanısıra, uzun işlemler ve yaratıcılık gerektiren bir üründür. Başlıca özelliği, ince ve renkli cam çubukların yüksek ısıda eriyip, su gibi olmuş camın içine yerleştirilmesidir. "Dönerek burulan" çizgiler, o cam formu biçimlendiren ustanın hünerini ve üslûbunu yansıtırlar Amaç cam sanatına faydamız olsun :) kusursuzluğu arıyordu üstad sanatında her biri birbirinden bin kıymetliydi gönül sarayında bu yapacağı olacaktı ustanın özü temsilen onun maharet sözünü ya bismillah çekip başladı işine ince ip ince cam çubukları eritti kızgın alevlerde akabinde soğuk cam çubuklar dönerek burulmaya başladı hamurun rengini almaya çift yapraklıydı emeğinin yapısı dış kabuğu sert bir o kadar alacalı içi hafif ve yumuşak sanki örümcek ağı tek damla pürüz kalmamalıydı üstünde buluncaya kadar hicap inceliği var gücüyle kucakladı alevleri her seferinde saydam zar tanesine üflüyordu nefesini alması için hakikat şeklini üfledikçe oluştu camda damlası billurun döktü üstüne bin bir deseni göz nurunun sonunda erdi muradına yarattığı vazoyla hazırdı kullanılmaya güzel bir aşk masasında bir gün talihsiz bir ziyaret sırasında gördü ki bin bir emek döktüğü bülbül gözü kaldırılmış yüksekçe bir rafa kıyamazdı olmasına ziyan bir iki çiçek olmalıydı en azından çeşmi bülbülün içinde yaşayan döküldü gözünden iki damla göz yaşı aldıktan sonra beklenmedik cevabı çok ince çok narin sanki billur tanesi sakladık tüm gözlerden çekindik incinmesinden çiçek de bulamadık içine ona layık olan biraz da korktuk kırılmasından Blackless |