Kapına El Atmadan Yalnızlıküşürsem bu şehir için üşürüm sadece gücenmem ağaçların çıplaklığına çünkü hiçbir sonbahar seni bana getirmeyecek sen bu şehrin ilk akşama hazırlıksız ürpertisi eski bir şarkıyla dallanıp budaklanıp parçalayan kuraklığını gözlerimin yalnızlık giyinip ayrılıkla tarayınca saçlarımı erinmem salkım saçak ölmeye sevişmeye tek kar tanesiyle bile daima aklımın bi kenarında şiiri yazılmamış yağmurlu bir ağaçsın üşümüş serçeli dokunaklılığı alnımda gençlik özlemi sensin ölümü farklı kılan stratüslü kehkeşan ağlayışlı bir kekliğin kalkışı gibi yüreğimden sensiz tam üç mevsim yaşadım bir eksik olmanın anlamıydın kısa çöpü ben çektim zamanla yarışımızda zamana sen sığmadın yılları ben eskittim yumuşak gri ömrüme sığmayan anlamsızlığını yastık yaptım düşlerimin atlasına dumanlı sığıntısız tembel ölmeye bile habersiz bıraktım kalbimi kendimden unuttuğunu unutarak unutmayacağımı şimşekli ala bir lahzada yığılacağımı yokluğuna kapına el atmadan yalnızlık beni alamayacağını mevsimsiz bir yağmurun şehvetli hüznünden kağan işçen |