Sancın Şah Damarımda
sallapati kır kokularından gelirken
yağmur korkularına yakalandı umarsızlık oysa adımlarım öyle vefalı ki sana ve kendime soluksuz yürüdüğümsün uyanmasız rüyalarda da seni düşlemek yeni bir dünya yaratmaktır özlemeye ve her an ayrılığa yeni bir isim bulmaktır kalbimin sırf seni sevmek için çarpışı eskiyen sonsuzluktu... bana yeni bir sonsuzluk yarat ölürken tut ellerimi... sancın şahdamarımda gözlerinin kapalı haline kördüğümlü bir öğlen sonu çatılar üşüyordu ara sokaklarda donarken zaman ağaç serserisi serçeler mi susmuştu ansızın beliren bir gölgeyi sen mi sanmıştım ve sana son bakışımdan sonra açmam bir daha gözlerimi kıyamam gözlerime yayılan varlığına... saygın mevsimlerdi seni beklemek sokak çocuklarının kavuşmalar takvimi dalları akşama batmış ağaçlar kadar serin yılları kurak tozlu bir kasaba mahçupluğu seni beklemek zamanın sonunu iple çekmekti ve artık akşamlar yıldızlı saçlarım bozkır yaldızlı geceler mecazlı ya da mecassız karlı ipler elimde kaldı... kağan işçen |