En Yalnız Anında
bulutlu uğultuları diner ömür sokağının
yağmur soğuğu yemeyi unutunca düşlerin sahnede perdeleri çekilmiş pencereler buğulu atmosferleriyle yıkarlar bütün acı duvarlarını... kafamdaki gitme izleri silinmedi bir bir de gelmelerinden çok gelmelerini bekleme öykülerim kısık gülüşlerinde yaşadım hep sana sarıldığım anlarda bir solukluk sonsuzluğu heceler gibi tel tel öperek saçlarının uzay kokusunu... kurduğum dünyaların baş rolünde açık ve kirli maviye alışık bir çocuk yırtık ayakkabılarıyla koşmaktan usanmıyor gömleğinin düğmeleri sökük kolasız önlük yakası kirli kurbağa yavruları için kaçtı en çok okuldan özlemeyi öğrendiğini sandı seni özleyene kadar... kalbim telaşlı mantığıyla alıştı alışacak derken duracak alışmadan kalabalığına göğü sarmalayan kuşların ilk akşam çığlıklarına... korkacak bir şey yok mutluysan umutluysan ilk adımında her günün en yalnız anındayken gelecek haberim... kağan işçen... |