Yağmurları Vardı Bu Kentin...
El, ele dolaşırken,
bu sokaklara yağmurlar yağardı; hiç ıslanmazdık sanki, burunlarımızdan akan damlaları görmezdik. Avuçlarımız ıslanırdı, sıkardık avuçlarımızı, umursamazdık ıslandıklarını. Bu kentin yağmurları vardı berrak, gözlerin gibi. Suya hasret toprağa can verirdi, yağmurlar, senin, benim ruhumu suladığın gibi. Yağmurları vardı bu kentin; içine kahkahalarımız karışırdı. Sevgiyi tadardık berrak, duru, saf, sinemize gömerdik, toprağın suyu emdiği gibi. Yağmurlar yağardı biz hep beklerdik, bir köşede. Islanırdık umursamazdık, kavuşma hayalimiz vardı, zamanı durdururduk, yağmurda ıslandıkça. Birleşirdi ellerimiz ıslak, ıslak, bakışırdık. Gerçek olurdu kavuşma hayalimiz, sarılırdık birbirimize, Islak, ıslak umursamazdık. Ve; yağmurlar yağmaz oldu artık, ve biz ıslanamıyoruz, avuçlarımız kupkuru. Boğazımızda düğümler. sen uzakta, ben sokakta, yağmurlar yağar mı ki tekrar, ıslanalım, istemem hakkım mı ki? Mustafa Yılmaz 31—12—2004 (İzmir) |