Üzüntülerimbir limon gibi sıksam suyunu çıkarsam çalsam kapı kapı davul alıp elime katılsa tiz sesli zurna da sizden savrulsa üzüntülerim, kalsa saman çöpleri gözüne batmasa kimsenin haykırmam beş para etmiyor esme dedim rüzgâra eksilmesin çatımda kiremitler esme kalsın dallarında yapraklar sararmasın,kurumasın! beni sayar mı doğa kanunu ama tanrı bir ol dese her şey başüstüne! siz kullar ,siz tanrılar neden ayrı ayrı katlarda oturursunuz? sorarım saç örgülü günlerden yüksek yerler de korkunç oysa uçurumlar da son derece bireyselim inanın neden boş odada işsiz güçsüz oturduğumun hesabını soruyorum beynimin yetmiş yedi bin yetmiş yedi kıvrımından bir yanıt arıyorum oturduğum yerde ellerim ateşli,ayaklarım buz alıyorum kalem çiçek psikologların sözünü dinliyorum herkesin bir iş gelir elinden uydurma ,yapmacık sözler girmeyin dizelere üzüntünün kalıbını çıkarıyorum ille bir rengi varsa ,siyah bir çelenktir üzüntü düzmece bir yanıt veriyor ; pembe elinin altında karıştırsa yaşam bohçasını mavi mutluluk daha beyaz bulutlardan kolay sıcak kanepede bacak bacak üstüne atıp bir taşın girinti,çıkıntılarını anlatarak insanı anlattım diye karşılık vermeyen dağlara ses iletmek yanıtlarımız suyunu çeken hamur çekersiniz soluğu güçlü ellerinizi iziniz fos sonbaharın ayazında açmaya çabalar ak çiçek kara bulutlar gölgeler yapraklarını kökünden derinlere iner solucan bile gönenir kimlerin yüzü kızıl şafaktan yapraklarımızda çiy taneleri ey seyirciler! Katlayın tersini çevirin hamurun şap ,diye bir ses duyacaksınız iletilemeyen üzüntülerin soylu yanıtı .. |
çalsam kapı kapı davul alıp elime
katılsa tiz sesli zurna da sizden
savrulsa üzüntülerim,
kalsa saman çöpleri
gözüne batmasa kimsenin
haykırmam beş para etmiyor
esme dedim rüzgâra
eksilmesin çatımda kiremitler
esme
kalsın dallarında yapraklar
sararmasın,kurumasın!
beni sayar mı doğa kanunu
ama tanrı bir ol dese
her şey
başüstüne!
siz kullar ,siz tanrılar
neden ayrı ayrı katlarda oturursunuz?
sorarım saç örgülü günlerden
yüksek yerler de korkunç oysa uçurumlar da
son derece bireyselim inanın
neden boş odada işsiz güçsüz
oturduğumun hesabını soruyorum
beynimin yetmiş yedi bin yetmiş yedi kıvrımından
bir yanıt arıyorum
oturduğum yerde ellerim ateşli,ayaklarım buz
alıyorum kalem çiçek
psikologların sözünü dinliyorum
herkesin bir iş gelir elinden
uydurma ,yapmacık sözler girmeyin dizelere
üzüntünün kalıbını çıkarıyorum
ille bir rengi varsa ,siyah bir çelenktir üzüntü
düzmece bir yanıt veriyor ;
pembe elinin altında
karıştırsa yaşam bohçasını mavi
mutluluk daha beyaz bulutlardan
kolay sıcak kanepede
bacak bacak üstüne atıp
bir taşın girinti,çıkıntılarını anlatarak
insanı anlattım diye
karşılık vermeyen dağlara ses iletmek
yanıtlarımız suyunu çeken hamur
çekersiniz soluğu güçlü ellerinizi
iziniz fos
sonbaharın ayazında
açmaya çabalar ak çiçek
kara bulutlar gölgeler yapraklarını
kökünden derinlere iner
solucan bile
gönenir kimlerin yüzü
kızıl şafaktan
yapraklarımızda çiy taneleri
ey seyirciler!
Katlayın tersini çevirin hamurun
şap ,diye bir ses duyacaksınız
iletilemeyen üzüntülerin
soylu yanıtı ..
------------------------
Şiirin yazılışında ki duygular da harika,evrensel bir dünya görüşüne sahip birisin.Entelektüel biri olmanla birlikte,dialektiğin evrenselliğin gerçeklerinide ifade etmişsin.Emperyalizmin gölgesinde var olan kapitalist sistemin ilkelerini de ifade ettiğiniz belli.Bir çağrışım yapmışsınız.Umarım yaşamak istenilen bir ütopya değilde ,huzuru getiren bir evrende buluşuruz.Kutlarım...
Sevgim sevgin olsun can,sevgilerimle...