Ab-ı hayat mührü1. Kabukları soyulmuş gecekondu tenlerdi aradıklarım Koridorda koşan canlı gönüllerin sümbül ile davet edildikleri Nar çiçekleriyle bezeli bir göz aynasında gördüklerimdi Tüm heyecanlar ve serpilmiş bir kırık kalp.. Kıvılcımdan kaçıyorlardı demirciler ıslak taşlar üstünde Gürbüz çağlayanlar altında ufka ter akıtanlar Unutulmuştu rafine edilmemiş hülyanın kadavrasında Bin can ile meşke boyanmışların imdadına gelmediler Emanet bırakılmış şirazenin toz külçesi kızılcık ızdırabı, Ötesi ise sık derman dikenleriyle kaplı bir parseldi sadece 2. Palazlanıyordu çeyiz kutusundan taşan dedikodular Hareketsiz cambaz resminde ağza alınmayan bir söz macunuydu bu Kaynayan kazanlarda semiz beden hasreti simurg’la bırakıldı Kızgın demirler prangadan kurtuluyordu Coşkun derelerde kireç yüzlü masum kareler göz kırparken Bir mıknatıs bırakılmıştı derya kuzusunun pullarına Şimendifer zaman tuvaline siyah renk çalarken Makas dudaklar sonsuzluk türküsünden uzak kalmadılar Akşamın bedeni kurumamışken seher kızıllığında 3. Firari toynaklar ateş saçıyordu perdelerine/bir yetim rüyasında Kelepçeli dehliz havasında ılık bir meltemin de saygınlığı var! Tarihin küpesi hazineler üstü bir değeri üstlenmişken Ağzındaki baklayı çıkartıyordu yetim,ciğeri kebap olmuş hengamda Biliyordu zambakların çölde süt emmeyeceklerini Bilmiyordu kaktüs bahçesinde tebessümün de boy atacağını.. Hırsızlar çaldıklarını bırakmıştı kapı altına Çatlak duvarda su sızıntısı durmuşken Bir uçurtma havalanmıştı okyanus endamında gökyüzüne Eller açılmıştı o anda/rüya alevinde çeşmeler kapatılmışken... Gürsel ÇOPUR |
sağlıcakla