Yağmur ve MürekkepYağmur damlaları dökülüyor içime hasret yüklü Bir evden başka bir eve taşınır gibi Sormuyorlar adresini düşürdükleri bulutsu heyecanlarına Nahif bir ses eşliğinde ilerliyorlar Şimşeklerin aydınlattığı kaldırımlarda Duyuruyorlar varlığı nefesleri yettiği kadar Mevsimlik hediyeler bırakılıyor posta kutusuna Elimde kalemim süpürüyorum fazla kelimeleri Bardaktan boşanırcasına bir gayretle Pervazımda biriken düşünce kırıntılarımla Bir yelken kiralıyorum sabahın erken saatlerinde Kundaktaki ilhamı uyandırmak için Vakit iyi ayarlanmış Düşüyor peşime vefalı yollar Kalem tıkırtılarını duyan bebek ağlamaları Tüm masumluğunu döküyor elleriyle Çığlıktan uzak bir nektar damlatılıyor boğazıma Söz oluyor rüyamdaki bakışlar Uykumu feda ediyorum ıslak masama Yağmur buraya da misafir olmuş Elektrik yüklü duyguların hicretiyle Sulusepken his helezonu takıyor yüzüğümü Nişan oluyorum bu kutlu yola Daha fazla beklemek istemeyenlerin hatırına Yıllar sonrası taze bakışlarınla karşılaştım Darağacında bile tebessüm yaşatılıyormuş meğer Sessiz yolcunun cabülkası asılmış duvara Merdivenlere çıkarken duymuştum bu sesi Çöl sıcaklığında kakülün dağılmasın diye Kendi sıcaklığını hiçe sayanları hatırladım Kristal küskünlük mezar istemez artık! Yağmur damlaları dökülüyor tabiatı yere serercesine Bir resim gösteriyor insan benliğine bedava Sönmemiş meşale eşliğinde saatlerdir Gulyabaniler söndürüyor mum ışığını güneşten habersiz Alevleri yutarcasına Külçe külçe yığılıyor kadife gökyüzünün çilesi Yağmur ise, dökülüyor sırtı yere serercesine Ödünç verin bana huzurdan kopardıklarınızı Sonbaharın son yaprağını bırakın odama Üşüyen iskelet tılsımını çağırmayacağım kapınıza Ayakta tutamadığınız poyraz sevgisini de Tüten bacalardaki ilkler bulutların olsun Sonbaharın en son yaprağını verin bana Bir yetim çocuk haber duyuyor uzaklardan Ümitlerine gece perdesi gibi katarakt düşmüş Haber onun da içinde yer bırakmış Çatlamış topraklar üstünde Kırılmış bakışları suluyor sanki bu yağmur Fakat yetmiyor bağrı susuz kuyulara Kaçışıyor su dolu kaseler kırılırcasına Mars’ta su bulunmuş haberini duyuyor, yetim Kırılan kaseleri biriktiriyor günlerdir Dudakları kapıda, bir haber muştusunda Dünya’da alamadıklarını umarcasına Sabrediyor betimlenmemiş şadırvan hülyasıyla Yağmur mürekkebe karışır Lal olur dedikodu şemsiyesi açanlar Mazgallarda birikir bin bir hatıra Güneşin yaladığı gökkuşağı bestesiyle ..ve yağmur mürekkebe karışır. Gürsel ÇOPUR |