Toprağa Şeref Giydirenler
Avuçlarımdan hicret etti gözyaşlarım
Tarihine ağladı melek analar Kınalı kuzularına şarapnel saplandığında Bir sündüs kopartılmıştı artık Kabusların emzirildiği gecelerde Küflü ekmeği bulamadan sabahlamışlardı oysa İhtiras yüklü bulut gibiydiler Kainat gözüne bir fotoğraf yollamışlardı İnancın çevik siperlerinden Ateş böcekleri imrenmişti onlara Etrafındaki nur halelerini gördükçe Serdiler yeryüzüne güneş tılsımını Sarı cepkenli günebakan mahşerinde Şanlı tarihe tırmanıyor örümcekler Nal sesleri duyulmuyor artık Marmara hıçkırıyor Eyüp nefesiyle Kıyamet, kirpiklerini oynatıyor sandık Vatan kalbi değirmen taşı gibi Bir mevziden diğerine kanatlanırcasına Okyanusların özlediği kadar varmış İpeksi taneler dökülüyor ceriha’ndan Kaderin baş koyduğu mert sayfaya Düğümler çözüldü taze bedenler yorulduğunda Dibi görünmeyen kuyuya düşmez mermimiz Bin celse de olsa bırakmadılar bu coğrafyayı Vesikalık korsanlar üşüşse de üzerimize Ciğerdeki paslı mızraklar söküldü artık Yeni düşten uyanan akbabalar Döküldüler iştahlı ateşe Döküldü yılanların su içtiği kırba Çöl gibi yıkıldılar hiçlik kabilesine Bakışların namlusu firar ederken Tekbir nidaları gölgeleri barıştırıyordu Kırbaç vurulur mu kubbe güvercinlerine! El sürülür mü bayramın ak taylarına? Cennet sütünü tatmışçasına Ukba tebeşirleri yazdı isimlerini Silinmeyecek destanın bamteline Gürsel ÇOPUR |