Diyalektiğin YaşasıDiyalektiğin Yaşası kötülüğü kekelerken günün yayılması umutsuzluğunda ölümü hecelemeyi göze alır ürkek kuşları son çocukluğunun sakalları yaşlı bir aynanın karşısında kendini anlamsızlaştırırken macerasızlığın kendini kötü ve önemsiz hissetmesi şimdilerde anarşist bir savurganlığa mahkumlaşır bütün savunmalar ara geçişlerde ölümle yaşam arası ama yaşamak değil bunun adı mahşerî bir dairenin ortasında köşe kapmaca... taş yığınlarının altından küfreden narin çiçek beynimdeki ezikliği ölümsel iyiliğe ket vuran bir okyanus klasiği hurdalaşıyorum oysa yazları sevmez huysuz ve ihtiyar hatta adi beynimdeki küfürbazın son taç yaprağında silik bir yok oluş öyküsü bu...sunağında yalnızlık sanrılarının mendilinde kan yerine kangrenliği ölememenin...hayata köpekler gibi bağlı bir yoksunluklar kralllığı ve gömleğinin yakası daima kirli kol yerleri rüyaları ütüsüz soğumuş ellerin geri dönüşsüzlüklerine bile bile bel bağlayınca kargaşalı sahnelerin yırtık pırtık gösteriş budalası gösterileri ince düş ötelerine zayıf bağlılığıyla zevkler konuşur çürüyen ev içlerinde bacaları göğe hastalıklı sarı kan kusar aşkın ve ancak seninle birlikte rezil olur zaman ölme yaşa yaşası ol diyalektiğin... bir ölümde sakar değildir insan durmadan dinlenmeden benim akşamları ve geceleri ustaca sevişimin tek gerekçesi gözlerimi kapayarak yalnızlığımdan saklandığım anlarda ve ey mutsuzluğumdan hıncımı almak için şiirlerle kötülük ettiğim uyku sersemi çaresizliklerin efendiliği acıya acemice sarılmış iyimselerliğini benden koru gereksiz kış ayrıntılarıyla boğulmuş yorumlarımdan uzak tut ilk anılarıma komşu içtenliğini ama bana ve yüreğime sakın komşu olma... Kağan İşçen |