Soyunur Ağaçlar Birgün
Soyunur Ağaçlar Birgün
açık havalı şu mavide bir sıkıntı var ya beyazı eksik ya rüzgarı yılgın yoksa unuttun mu unutmayı bile göz kapaklarımın arasındaki sızıyı... bana baktığında kendini görüyorsun anılarımla acılarımın toplamıyla yoğruldum sana bakınca kamaşan yüzümün kırışıklarını çöl sıcağına tutulmuş kadar biçimliyim nefesinle sevişmeliyim bakışlarının yıkıcı vahasında... hayal ürünü kaçışlarında avunurken gönlün ayaklarını kan tutardı her uzaklaşmanda yitirdiğin çağcıl bir imge olurdu ellerimin bedeninde hayat bulma isteği sakallarımda tırnaklarının cüzü yazla gelen o ahenkli can çekişesi çelişki gitmek bütün kalmaların ötesinde kirpiklerimizin ayrılmadan önceki son uyumu... uyuşukça rüyalara sığınmak arttırınca kederi tembel şovalyelikler başlardı en açık sarılı sıcakta şekere banılmış bir heyecanla açılırdı gün önümde ama sensizlik yerinde sayardı an be an derinleşerek evren bataklığında çırpınırken yanaklarımdaki yara iki derin yara dudaklarınla dokunduğun... soyunur ağaçlar birgün uğultusu diner yaprakların saçlarındaki son dal parçasıyla diner düşsel yorumlarımın sayrılı günbatımı korkusu kuzgunlara hazırladığım yankısız yitik susuşumda susuşun boşluğunu boşluğumda yağmalar toprağın doğal bereketi beni yalnız bıraktığın yağmurlarda zamana doyumsuz anılarımızla söyleyeceğim sonsuz son şarkımı... Kağan İşçen |