rüzgarın kayalıklara indiği ıslıkta soyunur suskunkuğum gece çığlıkları parçalandıkça bahçelerde sessizce düşerim kabuğu ayrılan ceviz ağacına ellerim yasları toplar kırılan yosunları dilimde çoğalır yara dağılan küllerden doğarken ansızın sızı biçer içimdeki güneşi karanlığın kamaşan gözlerinde asmalar kıvırır ışığımı uzayıp giderim ufkun tülünde/gülümseyerek dudaklarımda ıslak öpmeler ürediğim yuvadan kanatlansa sürüler sabırsız duvak olacağım sürmeli fısıltıların ğöğüne göç yollarının sağır kaldırımlarında güvercini paylaşmak zeytinle ahh nasıl ürperecek gölgeler dalgın pencerelerden tomurcukların uyanan benzinde bağırasım gelir bağırasım gelir boşluklarıma yılışan gürültüye
Sevgi ateşi olmasa yüreklerde bu dünya sevilmez ki.