SAĞIR BİR KAPININ EŞİĞİNDE
Hiç yabancılık çekmedim gidişine
Tanıdık bir hüzün oturmuştu kirpiklerime Bu sefer hazırlıklı idim. Artık acımayacaktı sol yanım Önce yavaşça süzülüverdin göz bebeklerimden Düştün bir sahil kasabasının kirli varoşlarına Ağır kokulu sokaklar, terk edilmiş duygular... Ellerime değen bir yalnızlık, Açmazlarına takılıp kaldığım kül rengi kederlerin çığlığı Şişkin ve hüzün dolu saatler Yürekleri adımlayan kaçamak sözlerle, Gevşemiş mil gibi ekseninden fırlayan düşlerimdin... Hiç damlalar düşmedi bu sefer gözlerimden Hazırdım bir veda sonrası savrulmaya Kopkoyu bir sus tabakasının altında saklıydı sözcüklerim Sızlayan tabanlarım Güçsüz bacaklarım Katılaşmış duygular Gözlerimde boşa giden ağlama isteğim Kemirilmiş geçmişin mutluluğu Çiğneyip tükürülmüş günler Yarılmış ellerde, yarım kalmışlığımsın! Sen ki kirli vicdanını benimle temizledin Hoyratça bir edayla kopardın içimdeki çocuğun saçlarını Şimdi indirme bakışlarını Serpintili rüzgâr çarparken yalanlarını yüzüne Boyun eğilmeyecek Raslantısızlık eseri, sana rastlayan duygularım Sağır bir kapının eşiğinde duruyorum. Artık benim olmayan bir sesle sesleniyorum Kendime yabancı uykularım... Günahlarını benim saf duygularıma katık yaptın Bir öfke denizinde yalanlarınla kaldın! Ve... Yıkandıkça temizleneceğim sandın... Bütün duygularım vahşice talan ettin, Ağzının kenarında savruldu salyaların. İçimde büyüttüğüm dikeni çıkarıp batırmak istiyorum da Sana kıyamayıp tekrar yüreğime batırıyorum Bedenimde büyüyen içi sen dolu çıbanları Sıkıp söndürüyorum, Sıktığım her yerden taptaze yeniden baş veriyorsun... Öfkeyle saldırıyorum kendime İçimdeki kadını boğuyorum kendi ellerimle Korkutup susturuyorum. Hadi kaldır bir kez daha başını Baka bilecek misin gözlerimin içine! Söyle yarım kalmış yalanlarını İade ediyorum sahibine kiralık duygularını, Ve sahibi sensin masallarımın, Bitsin artık bu hikâye!!! |
Kavaramlı gün istatistikleriyle boğuşurken hesap ruhluluğum bir katre dinlenmek amacıyla girdim gönül sayfanızın kodlanmış mısralarına... Ama dinlenebilmek ne mümkün...? Bazı fıkralar vardır sonunda gülmeyiz ve bazı şiirler vardır durdukça gülmek isteriz içten dışa... Dışa vurumlarımız içten kaynaklanır.. kalbimiz hisler bulvarında yuvarlanırken bir tekerlek misali tutunacak bir dal arama zamanını aramaya yorgunlaşır dizlerimiz... Okudukça açılır halbüki gönül.... Hiza nedir bilmeyen asimetri hastaları gibi kendimize bir doğru yol tutturamayız hayat çerçevesi içinde.... Okundukça yıllanmak sen olsan gerek... Artık geçmişin külleri sayende tükenmiş durumda... Düşünmek için içtiğim sigaraları üç pakete çıkardım.. ama kaleme aldığın eserleri aklımdan çıkaramıyorum şüphesiz... Esere vurgu yapmaya çalışanları anlamak mümkün olmasa da anlamaya çalışmak gerek ya da öyle görünmek.... Bazı şiirler vardır yorum yazamassın haddine değildir.. Karşında ki şaire hakkını vermek için kendinde olmayan şeyleri onda bulduğun değerleri vurgularsın geçer gidersin..... Zaten söylediğin her övgülü söz aslında eserin kendisi ve kendisinin sahibi demektir.... Yanmak denir sitem denir.. Aşk denir.... Yolunu kaybetmiş çiçekler bizi bahçemize götür diye avcuma düştükleri andan bugüne... İlk defa bahçenizi bulabildim diyorum.. Çiçekler sayfanızda nur bulsun.... Her hüzün mısrasının bana ettiği yanıma kar kalaraktan.. Biraz kızıp biraz ağlamaktan diyelim.. Yağmurun sert ve derin vurduğu bugün de yıldırım gibi çarpan eserine ve eserin şairine...
Harika olanlar musallat olsun
Saygılarımla
Tebriklerimle
İsmail Yılmaz