KUSURSUZ SUNU
O kirli dumanı soluyan mavi elbiseli adam,
Kulak verin ona. Çözmeye çalışın içindeki nefreti,kendini susturduğu için. İnanın ki tüm ipler elinde,kehanetcidir de. Gri renkli elbisesini giydiğinde,göz yaşını yağdırır üzerimize.. Bizlerin vişne rengi kiremitleri,onun troyalı çatısı var. Sırf onu anlamamız için bizden birini seçmiştir, Oda anlayacağımız dilden konuşmuştur, Ki boşuna koymamıştır çatı taşlarının adını, Homerosun troya savaşın dan esinlenerek... Koca kazanlarda pişirir aşını,ve güneş ateşinde kızartır ekmeğini, Dilediğinde beyaz kartanelerini avcuyla serpiştirir üzerimize, Ve bizler sevişirken odamızda O martı kanatlarına takmıştır uçurtmasını, Yalnız olan insanlar,dokunma arzusuyla uzatır elini Uçurtma renksiz ama havalıdır,ismini rüzgar koymuştur... Utanç nedir ki? insanlar ve savaşlar için, Ama o utanır,gizler güneşle ayın sevişmelerini, Biz adını tutulma koyarız,aç gözlülükle onlara bakarız, Onlar resmi geçit sonrası usulca öpüşürler Ve kapatır perdelerini gökyüzü,karanlıkdır tüm ülkeler.... Eskiden çok eskiden şamanist olanımız tapınırdı, Şimdi tapınırız rengi yeşil mezara,bez içi muskalara. Bu şiir sonrası,elimi uzatacağım gökyüzüne, Kuyrugundan tutmaya çalışacağım uçurtmanın, Ve düşler içinde koşarak gideceğim Mavi renkli ülkenin yıldızdan evlerine... Sende kaldır kafanı sevgili, Bu gece buluşalım seninle, Göktaşı bahçesinde, Ve öpüşelimde... DEVRİM DOKDERE |