17 Yaşında Ayla!
Bazıları yılgın bir tereddüt içinde burada, Burası doğumhane, susmalı çocuk ağlamalarında. Daha çok var, belki bir 25 sene, Düzenli röntgenlerinde olacak yakında. Ama sen acı çekerken her gece, Kocan senden bi haber horlayacak saatlerce. Çocuk da bir yandan ağlayacak , Evlendiğine küseceksin. Sevişmelerinin en zevkli yerinde çalan kapı zili gibi. Ya da Yeşilçam’dan bir film izlerken elektiriğin gitmesi gibi. Oysa daha Hulusi baba kızacaktı oğluna, değil mi? Kırkın çıkacak ya, sanma ki ferahfeza dokunacaksın her şeye. Yemek düzenin dahi yerine oturmamışken, en kirli günlerde cinlerin toplanacak başına. Çocuk bir yandan ağlayacak. Kesileceği güne kadar vişne suları bağrında, sen isyan edeceksin ara ara. Gözün şişmiş aynalarda kırk bin sene, Makyajlarını taşımayacak suratların, Ruhunu kaplayan sızının nedeni değil. Hayır orada değil süt dişleriyle bir çocuk, Olacak yaşa gelinceye kadar bekle. Sen daha, sen de küçüksün ve ileride, Bil ki çocuğun demeyecekler bu çocuğa. Daha kırkında 23 yaşında olacak veledin, Sakalları ile militan dolacak gözlere. Sen o zaman kendini parlatma boşuna, Yaşlanmış olacaksın bir doğu türküsünde. Biliyorsun zaten bugünlerin de geçecek. Daha on yedisinde gebe kalmanın düşünde bile için bir acayip. Sana ait yok bir teselli ve bütün erkekler olmuş sana sahip. Sen daha seni isteyen kocana abi diyorsun saflığınla. Olur olmaz hayaller kuruyorsun en sıcağı sıcağında. Belki de deri mantolu kadın haklıydı ve o Selen olmalıydı benim mitolojimde. Koru beni Aisa! Altına da yapacak bebe hani yeşilden sarıya. Sen olmamış gibi düşünürken bugünleri, Aslında çok uzak olmayacaksın olmamışlığa. Geceleri düzenin bozulacak, hem de her gece. Fecre doğru sıkacak seni cinlerin bir daha, Kırmızı kırmızı akacaksın rujunun tadı gibi, Oysa sen daha ruj dahi süremiyorsun dudağına. Acıtıyor seni, tüm duygular peruk hayatında, Saflığını kullanmak istiyor birileri her gün, Hayırsız bir kocanın tokatları yüzünde hüzün, Bu olmamalıydı manası o şen şakrak düğününün.
Komşun, abilerin de sapıktır kusura bakma, Erkeğim de sen de öylesin diye bana çatma Daha 17 sinde körpesin İstanbul kerhanesinde, Beş çaylarının cenabetliği silinmez bu şehirde. Gurbet lazım, okyanus akmalı yüreğinden , Düşünmemeli değil mi esasında hiç birini? Sen doğurduğun çocuğun meme ucunda, Yaralarına bak, merhem sür gece yatmadan. Kırmızı akarken beyaz beyaz oluklarından, Anlamsız kocanı itele şimdi menapozluğuna, Orta yaş krizlerine sok eş sessiz zorbalıklarda, Nasıl olsa aldatıyor tüm erkek gözleriyle karısını, Sen de aldatılmış oldun bu farzların peşi sıra. Anne kelimesini duyacağın ilk gün, bir mucize gerçekleşek. Akustik çalacak o melodin ıngalarda. Çocuğunu hele bir on yaşında getir, dahası da gelecek. Mesela ben gibi büyüyecek. Senin ilk kuşkun da, Antiopeye ben aşık olacağım. Zeus ile savaşacağız her gün, ben Zeusa kkafa tutacağım sırf birkaç günlük aşklar adına. Sen 30 lu yaşların başında olunca, Çok güzel olacaksın hani o aralar, Oğlanda ermiş bir ergenlikte sarı uykularda, Sen ona titriyorsun en saf halinle. Daha da büyüyecek o, çok da büyüyecek, Denizin üzerinde kayığa bineceksin, O gelmeyecek sen ağlayacaksın. Bir çocuk, bir bebek kokusu gitmişken, Bir er olacak gözünde küçük bebeğin. Sen saçlarını süpürge ettikçe yollarına, Tel tel dökülecek süpürgen her gün, Sen gülmeleri özleyip yine öleceksin. Ter akıp da ulaşınca göbek deliğine, Dur diyeceksin, dur yeter! Bu kaçıncı çocuk, istemiyorum artık, Tamam oldu futbol takımın daha yirmi sekizinde. Sen insan mısın be adam diyeceksin, Demezsen şairin ben küseceğim. Şaka yapıyorum be ağlama şimdi, Biliyorum deliyimdir hey on yedili! Sen ip atlamaya devam et her gün. Nasıl olsa evlenmeden de artık sevişiyor gençler gönül adlı pezevengin tezgahında Sen de soyunma, bitecek nasıl olsa işin yirmi saniye sonra genel bir oturuş da Ben neden kaybettim edebimi? Onu da sorun şairlerin kendisine. Uygun adım yaksınlar imgelerimi, Ben mutlu oldum şiirin şirinsizliğinde. ... ... ao%dld |