"mart'aval"Gözden düşersin, gönülden biletin kesilir, gidersin her şey birbirine benzer son vermek gerekir acılara çıkış verilir benzersizdir her son nasıl söylenir pardon içine çekip gözlerinde buğu belirince, aynı noktanın karanlığı son bir iyiliğin reveransına tav ruhunun ateşi olduğunda lav sen gidersin, her şey gider gitmelidir kalması gerekenler Ruh, mart’aval bir soluş yolcusu bilmediğim yerden yaşadığım ölüm kokladığım günler dilememiştim mutsuz bir tren gibiyim gölgem takip ederken beni ıslığımda ağlıyorum geceleri Hüküm verildiğinde, gözlerimi kapayıp başladığım yere geri dönüyorum hangi acıdan çıkarabilirim yarını? hangi dünden geriye umut kaldı? Aklımdan çıkaramıyorum ihtimalleri, düştüğüm kaçıncı kat, kaçıncı ölüm ömrümüzde bitmiyor bu kaybediş bir iyilik diliyorum senden son bir iyilik hâlâ yaşıyor ve inanabiliyorken Allah’a kapat sayfayı, görmeyeyim üç kuruşluk edebiyat proletaryası polisiye kitaplar gibi yüzünü alfabeden bir harf düşse ne yazar, olmadığın kadar varım. |
Valla sorma Hakkınsesi, ne dedim ben de bilmiyorum:)
Ayaklarımı gittikleri yerden çağırıyorum ama bir bütün olarak var mıyız emin değilim açıkçası. Burda ayaklarla kafa, kafa kafaya vermiş birbirini ikna etmeye çalışıyorlar gibi de bi durum sözkonusu.
Düşünce ve us'u harekete geçirecek olanla, elindeki taşı sıkı sıkıya kavrayıp en uzağa fırlatmak isteyen şeylerin çakışması gibi garip bi durum.
Her neyse, hoş gelmişsin...şiirin uzun ve içsel bi yolculuğa çıkardı yine varolasın.