"yalnızlık suresi"Bir sürü çöp poşeti ayarladım her şeyi atabilecek kadar kalın ve derin olanları kendime sakladım yürüdüğüm yerler, tozlu ve kuruydu kirlenmiş hissediyorum, dedim soyunup üryan yorgan altına girdiğimde anneannemin sesini duydum sirke ile eski bir yazmasını alıp beni silmeye gelmişti az yıkansa da güzel kokardı günde beş vakit abdest alır, en saf haliyle Allah’a inanırdı ne zaman hasta olup yorgan altına girsem, elinde sirke ve eski bir yazma beni sileceğini hayal ederim parmak uçlarımdan, saçlarıma kadar "dur oğlum, kötü koksa da şifadır bu" deyişi kulaklarımı tıkayan enfeksiyona bıçak çeker yüreği yaralı insanları çağırır gelin oturup baştan konuşalım nasıl gidiyor işler, nereden başlayalım sonuçta beklersen şarap olur, içersen bir hoş, hastaya da müsaade inkar sözleri gibi mevcut her derde ikrar ediyorum, bir kafes bu parmak uçlarım içerisinde boşluğu dövüyor avam; gördüğünü sevdiğini, görmediğinden korktuğunu söyledi yaram, az kaldı kapanacağım dedi ben her birini izlemeye devam ettim yorgun hissediyorum, dedim bir merhaba, bir satır bile yoktu eski zamanlardan bir hikaye buldular gelip süsleyip, örnek al bunu yoksa sen de onlar gibi olursun, dediler önce cübbe kirlendi, takke düştü sonra şadırvana doldu günahın yükü hafif şeyler yemiş, yolu uzun, gözleri kara bir adam gördüm rüyamda bana; tekrarla bunları, şifa bulursun derman olmasa da derdini unutursun yok istemezsen, kendine dert olursun deyip, kafese soktuğum parmaklarımı çıkarıp gözlerime geceyi çekerken gidişini dinledim bir süre bastonuyla andolsun ki, vardır bu karanlığın bir nuru yoksa her gün ağrılardan bunalmış dostum çekip vuracağım kendimi tek kurşunla, der miydi yorgun vücudunu uyuştururken yorganı çekiştirip, bir bahar tohumunun teniyle huzur bulduğu toprağı düşlerken hem bu kadar yakın, bir o kadar uzak olmak yaşamak için tövbe ettiriyor âhlar duydum belli belirsiz hiçbirinin vâhı kalmaz diyenlere inat ne de güzel yaşıyordu insanlar sonra şadırvana baktığında birkaç damla gözyaşı ile hatırlayacağı ana değin, gamsız haklı, mutlu ve huzurluydu duasız ne çok istediğim olmuştu mucizesiz, güzel bir şeylerin varlığını akıl isyan ediyordu, yetemiyorum hep beraber mide fesadı yaşayıp evlerimize dağıldığımız o akşam, aynı sureyi hatırlatıyordu yeniden kelimeler masada boynu bükük izmaritler soğuktu, sessizdi ve yorgun bekleyişler bizi de üzdüler, bizi de diyordu kimisi ellerimiz ağır geliyordu bedenimize yürürken çekiyorduk tenimizdeki kiri kirdi, izi yıkarsın geçer, haberi olmaz ben nur bildim, yuttum, uyudum gözlerime çökünce, göğsüme dokundum bir rüzgar, bir yağmur: bin çile kaç duaya böyle taflan ektim? kaç duasızın sızısını sahiplendim? kaç duadan aynı sureye vardım? summun, bukmun, umyun çok yoruldunuz, lütfen biraz oturun yalnızlığın suresini bizimle okuyun |
Seni ben çok başka zamanlardan şimdiye ışınlanmış zarif bir müellif gibi okuyorum.
Kendine ait bir yer bulduğunda, kendi zamanında bendini yıkıp gürül gürül yazan bir ozana dönüşeceksin,
umuyorum ve bekliyorum kardeşim