Can alır bazı yalnızlıklar
Can alır bazı yalnızlıklar
Ve Cam kesiği acılar bırakır Baktığın her yüze… Dalga seslerinin işlendiği kısa bir iskeleden havalanır Burada yalnızlığın hıçkırık sesleri Birbirinden habersiz Sesi kulakları tırmalayan siren senfonisi Yankısı uzun şarkılar çalar hep Kurtulmak için koşan gemiler Yosun tutar gözleri yalnızlığın Dillere sarılan dualar yılanlar gibi sessiz Kuş kanatlarının çırpınışlarına düğümlenir Uzak kentlerin sisli dumanlarına karışan acılar Çığlık çığlığa batan güneşin izleri kalır Kendi rengini seven denizin yüzünde Hayat yorgun basamaklarda tükenir Kimi karaya baktığını unutur Kimi bıraktığı yarısını Bulutlar acıları saran yürekleri ıslatır Dua sürülmüş avuçlar kaldırıldığında göklere Her ümide muhtaçtır en çokta gideni bekleyen Giden gelmez gözleri deniz kokar rüzgâr Ölüm kokar kayalıklara çarpan tozlar Ne çok sevda batar gözlerinde Uçurtmaların kollarını kırar gibi En çok umutlar bittiğinde acımasızdır rüzgâr Yıkılmış kaybolmuş kumsallara sığınmış yürekler Gel gitler vurduğunda düşürür koynundan yıldızları Gecenin gözleri indirdiğinde sessizlik perdesini Haykırırcasına seslenir dalgalar bırakıp gidenleri… Söylenmez ayrılıklar bazen Gölgen güneşten sıyrılır gibi ayrılınca tenden Anlamsız gelir sözcükler Esneyen taşlara inat düşünce bütün gece ayaklarına Yalnız kalır bütün yıldızlar Bulutlar serilir Toprağın dişleri arasına damla damla süzülür gibi Öyle özgürlük kokar saçların Dalgalandıkça Ruhum uzanmak ister göklere Bir kuş gibi alıp özgürlüğümü uzaklara koşmak gibi Yanan ateşlere sığınıp üşüyen rüzgârın nefesinde Soğuk zindanlarında zincir sesleri çalar çoğu zaman Yenilgiler gözlerimde Bütün hazinleri bırakıp seni taşımak için sanki Akıp gözlerinden binlerce taşın içinden Göğsüne düşen damla gibi Kısıp sesimi haykırdığım seslere seni sermek gibi Uzanıp ayrılık sınırına veda eden gözlerimi koymak cebime Yine denizden alacaklı çıkmak kader defterinde… Vurarak ayaklarını Kırık yüreğinden geçebilmek Umut acısını sardığın kabuklara yükleyip yaşanmışları Dallarından koparılmış acılara sarılmak Bir kâğıt keskinliğinde haykırışları biriktirip Kaç kez sustuğunu unutmak Gözlerin resimlere vurduğunda Dişlerimde seni çalmak Gün yüzüne yerleştiğinde uyanmak Kuşların sesleri bıraktığın boşlukları yırttığında Doluşmak ansızın sarılır gibi yokluğuna Kaldırımları avuçlayan izlerimi takip edip Bir yıldırım gibi yarınımda seni bulmak Ve dağılan saçlarından tutunup Kırılmış gözlerim gibi keskince batmak Sığ göğsünde açtığın uçsuz sulara… Fırlayıp yaralarından Bir kelebek kanadına sarılı an gibi Yürümek istiyorum Gözlerinin karasına Sonu ışık saçan bir gecenin sonunda Renkler hep siyaha karışıyor sanki gözlerinde Kırık yanlarımdan arınınca Durmuyor sanki gitmelerin Bıraktığın izlerin yolunda bir aydınlık doğuyor Yarına kızıyorum Yanında olmasam da özlemek zor geliyor Özgür olunca Ve geçiyor zaman bir seyre daldığın an gibi Gözlerim kapanıyor sığındığım yaralar kurudukça Unutuyorum anıları sakladığım umutları Vuruyorum sağa sola sanki yıkacakmış gibi dünyayı Katiliyim belki uzandığın ufukların kızılında Batan yüreklerin can acısı bir kelebek gibi Uçup gittiğinde… Sana da yakışır Belki bir gün Gün ışığı üstüne serilip uyuduğunda Pencere kenarından seyre dalmak gidenleri Bulutları işleyen mavilikler aldığında ipleri Bir özlem nem gibi sığınıp yükseldiğinde gözlerinde Uzak bir mevsim göz kırpar Hayatın kıyısına tutunan avuçlarında Gül kokar tenin belki biraz manolya Cılız bir türküyle geliverir yağmurlar Ve sen kıyamazsın onca yol özgür kalmış martılara Her gelen benzer yüzü geceleri ayı utandıran kimseye Yitirilen anlamlar Resimlerin sırtına işlenmiş nakış gibi Okundukça gözlere vurur hasret Ve bütün gidenler aranır bir gün Yollar hep onun gibi kokmaya başladığında Kırılır içinden bir şeyler Ve Sen altında ezilirsin Güçsüz anılar yıkar yüzünü sabah ezanlarında Unutursun ağlamayı Nasıl ki denizler alıyorsa öyle seyredip giden Canları… Her siyah Beyazın bıraktığı izi takip eder Kavganın rengi gökkuşakları kızdığında gözlere Ayın sırtına saklanır hüzün Ve umut renklere sarıldıkça yağar yağmurlar Kokular ayak bastığında ruhuma ayaklanır Ay öksüz kalır gözlerinin yanında Bırakır yıldızlar oyun oynamayı Gökyüzünün dokunuşlarında Balonlar sırtlanır bazen kaldırılması güç acıları İzin vermez yollar her umutsuzun kaçmasına Yıkılmış yüzlerin vardır her daim yatsa da toprağa Dik kalmış bir yanı Düşünce bütün sevenler toprağa Köklerini seferber eder kaybolan umutları aramak için Büyüyen ormanlar Hep yalnızlığın damarında durmak için Rengini boyar O içindeki uzak olan… //Se |
saygılar