Güneş Mahalleyi Terk Edince
Güneş Mahalleyi Terk Edince
ağzımda bahar puştluğunun sancılı tadı ayaklarım kimbilir hangi sokağın derdinde bilemeyeceğiniz bir sürükleniş güdüsü şu bendeki süregiden güneş mahalleyi terk edince biter erkek fahişelik ay sarhoşluğuna parası yetmez insanlığın sabahın kaygısı tutunca ekşimiş süt kokulu damakları dersaadet’te yorulmak başlar ve bitmek bilmez bir türlü tramvaylar hayata umarsız deşerlerken sokakların her şeyi yutan karnını sahneye hayalin dökülür varamaz gidişini yazmaya bilinmez bir şairin şefkatli elleri seni düşünmek olmasa ağaçların zamana direnci sadece yaprak anılı seni her şeye rağmen sevebilmek olmasa uykulu çocuğun uzak denizlere tutkusu sadece bir şimşek korkusu anlı katıksız kuru duvar kenarlı rüya tortulu... seni bilebilmek kalmasa tedirgin gölgeler ancak geceyle örtülü sesinin yankısıyla canlanır yüreğimdeki zift kokulu iskeleler karabataklar yanaşır yamacına dizlerimin düşlerimin sakinliği acır bütün deniz kuşları o an benimledir bir sensizliğim hayasızca efkarlanır mahşerî kalabalıkların ortasında poyrazlanır yalnızlığım dersaadet’te güneş mahalleyi terk eder ve kaybolur yarına mahkum edilmiş öyküler bütün mahkumluklar sensizliğe makum olur sahnede hayalin yoktur varamaz yokluğunu yazmaya bilinmez şairin sensizliğe mahkum elleri... Kağan İşçen |
Şaşırtmayan bir sayfa.
Yine çok güzel bir şiirdi.
Kutlarım.