Nefesimle Örüyorum İsmini…
Nefesimle örüyorum ismini…
Nefes nefese bir uğraş bu, varlığını yokluğa attığım bir benle… Haylaz taylar gibi dolanıyorum harada… ... İçimde kızıl alevler sönüyor… Bir har bu yüzümdeki kızarıklık izi… Bir sen yokluğu bu günlerimi darmadağın eden… Korkmuyorum donmaktan veya yanmaktan… Korkmuyorum artık sevginin acısından, yaslanmış bir kez içime… Sonsuzluk belki de adım atmak istediğim zamanlar, bir sen gölgesi içimi daraltan, bir sen sessizliği bu kendimi kendime dinleten… Bir ihanetin son kelimesi bu… Yüzüme bak, karanlıksın, karanlıklarda dolusun, senden arınmak, belki de yeniden doğmak veya bir kez daha ölmek… Unutulmuş ne kadar kelime varsa acıya dahil, hepsi benli sana dair… Sesini çektin, gölgeni çektin, rüyalarımda kâbusum oldun… Şimdi ruhumla savaş halindesin, bırak artık gölge savaşlarını, bırak artık unutulmazlık hissini sil, yüreğime vurduğun sevgi damgasını, bir sen yokluğuna alışmışken, avuçlarındaki sıcaklığını yüzümden çek ve bakışlarımı uzaklaştır sonsuzluklarda seni aramaktan… Nefesini hissetmek sessizliğimi bozuyor… Kıvırdın, kıvrım kıvrım kıvırdın hayatımı, kim yaptı bu sessizliğimi bozan davulu, kim vuruyor bu tokmağı biteviye başıma, kim bu zurnayı çalan, kimin düğünü bu, kim kimden çalgılı sözlü intikam alıyor, zonkluyor damarlarım, zonkluyor düşüncelerle dolu beynim ve dar geliyor artık bu beden özgürlüğünü isteyen ruhuma… Nefesimle ördüm adını… Mustafa Yılmaz |
kim bu zurnayı çalan, kimin düğünü bu, kim kimden çalgılı sözlü intikam alıyor,
zonkluyor damarlarım, zonkluyor düşüncelerle dolu beynim
ve dar geliyor artık bu beden özgürlüğünü isteyen ruhuma…
Nefesimle ördüm adını…
tbrk ederim yazan kalemi saygılarımla