ZORAKİ SEYYAH
ZORAKİ SEYYAH
Ki ben ne vakit gitmek geçse aklımdan Meczup bir Donkişot nağmesidir hatırat Oysa çok zaman önce Ölmemişken sen gözlerimde Ki dönülmez değilken yollar Bir günceydi hepsi Biraz laf kalabalığı Hafiften zaman artığı İşte yelkensiz gemileri denizlerin Sinop’tayım Bin bir biçimde elimde yarı bozuk bir pusula Dağların ıskalanmış lığından denizlerin sessizliğine varıyorum Diyorsun bir vakit Gitmeli… Bak işte gidiyorum Oysa sen Ki sesin hala temizken Sen bir yol bulup giderken Ben anıları biriktiriyordum gözlerimde Sesimde bir küfür açık seçik rüzgâra karışıyor Rast gele bir garda Gecikmiş trene sövüyorum Bir yapmacık gece gözlerimde Yolcular kaçamak yok kaçak Ben zoraki seyyah Sen zoraki sevgili Ve işte böyle sevgili ben bir vakit daha uçacağım Mavi gökte Sen bir vakit daha susacaksın ellerin titreyişlerde Ki belki bir gün Yollar dönülmez olduğunda Döneceğim sana Oysa sen… Sen sık sık susan susarken de Dalga dalga çağlayan çocuk Yol buluk yoldaş bulup ıssızlaşan Ben İlk vaktin temiz kalmış mavisinde Zoraki seyyah Ben şimdi bir yol bulup giderken sende Şahmeranlar kesecek dilimi Henüz harap olmamış eski şehirlerde Gözlerimde bir efsaneyken yazılmış Tüm sevdalar Akdamar ateşidir avuçlarımda kalan sesin İşte şehr-i-İstanbul Sarhoşlar sokuluyor usuldan koynuna Bir şehrin geçkin sevdasında Ben senden uzak neresi varsa Oraya yol alan sus Üstelik gözyaşlarımı bırakıyorum usuldan Yol üstü rüşvet namına Bu gitmeler bir kurşun yükü Sokaklar avare dilsiz Yalnızlığın başkentinde Bildiğin gibi hep aynı Hele sensiz bir başka karanlık Ankara Bir dağ bir bulut bir damla kan Ve bir gece bırakıyorum ardımda İsyanın başkentinde Beklide ölümler için dönülmez olduğunda yollar Tüm seyyahlar bir kez daha ölmüş olacak Dilleri dişlerinin arasında İşte eflatun bakışlı sevdalar geçiyor Bir yol üstü Lokantasından Ben… Sustum Suskunluğumda Yol aldım Gidiyorum… |