Tekillik ve Eve
Ne tuhaf
Eve sanırım bilmem kaçıncı kez düşüyorum bu yola Üstelik iklimi yerelleşmiş orman yangınlarına ve sellere kurban olmuş bir memleket manzarası karşılıyor dört bir yanda beni. Şiirin, yazının ve edebiyatın hatta sanatın sade ve sadece aşkı, sevgiyi, pastoral doğa manzaralarını anlattığına anlatması gerektiğine inanan hisli çocuklar birikmiş kasabada Acayip hisliler üç günlük aşk için ölürken asırlık ağrılar için gıkları çıkmıyor Birbirine Mona Rozalar fırlatıyor şehrin lirik şairleri Ah Annabel Lee Edgar’ın en can alıcı şiirisin ve kamelyalı kadını okurken içinde salt aşk olduğuna inanıyor çok romantik arkadaşlar Yanıtlanmamış ve hatta yanıtlanamayacak bir soru sorayım o zaman Eve Zola yapışsaydı güçlünün eteklerine Dreyfusu kim kurtaracaktı ipten Boş ver yapışan yapışsın ipek kaftanlara ve öpsünler şaibeli elleri Baş kaldırış iyidir hele haklı ise daha bir iyi Konumuz bu değil aslında abartmış olabilirim hak yemeyelim terör örgütlerinin fantastik kuralları çerçevesinde sokağa çıkabilirsiniz hatta okuyabilir belki memur bile olabilirsiniz yüzlerce yıllık heykeller top atışına tutulup yıkılırken alkış tutabilirsiniz siz kadınlar konumuz bu da değildi tüm değillemelerimi yazmaya kalkacağım ve şiir bitecek biliyorum susuyordum önceden sonra susadım ağzına düşledim dişledim parçaladım çoğaldı sesin Utanmıyorum ne şiirden ne özürden kaliteli olmayabilirim ama sinsi değilim Ellerimde gökyüzü falan yok dili geçmişimin kimsesi yoktu sen vardın daha çok Utanmadan yanan ormanların mevsimi boyadığı gri aklımı aldı güler yüzlü tüm şeytanları kentin terzilere doluştu kefen dikiyorlardı zamana Sabi değilim sakalı uzun yada kısa tüm sübyancılara rağmen dalına su yürümemiş çocukların hakları için sesim çıkıyorsa boynu devrilsin bazı şeylerin Özür dilerim konudan yine saptım ve bana kızacaksın seni söylemek güzel şey evet Ama seni söylerken şehirleri , devletleri, dilleri, dinleri ve renkleriyle bunca çirkin insanoğluna laf sokmak başka bir güzel Senin ağzın safi orman ve ellerin güvercin yakılmamış birkaç parça şiiri toplayıp üzerime giydim gökleri şen ettin tüm vitrinlerin önünde durup bayramlık bakar gibi baktım yüzüne kusursuz elma yoktu olsaydı zaten kimse yerinden kovulmazdı. Kamburluğuma su ekledim suya tuz Eve tutmuyor bedenim söz tutsa dilim . Uğulduyordu o vakit gök kuşağını sen alıp kaçtın aç yüzünü yüzün safi tuz deliyim Ah o vaat edilmiş cennetin sessiz nehri her yanım tuz her yanım su neyi sökerse söksün insan etinden sökemiyor ağzında sevilmiş günleri yerinden.. Ben kuyudan beslenen yorgun ve inatçı bir tekilliğim sen bunca sessizliğime dayanıp üzerimi örten çoğulluksun ... |
ve ellerin güvercin
yakılmamış birkaç parça şiiri toplayıp üzerime giydim
gökleri şen ettin
tüm vitrinlerin önünde durup bayramlık bakar gibi baktım yüzüne
kusursuz elma yoktu
olsaydı zaten kimse yerinden kovulmazdı."
...bu bölüm bambaşka güzeldi. Bunca felaketin arasında güzel şeyler de olsun istiyor insan.
Şiirin içinde kendine yer edinen bu güzelliği tebrik ederim.
Saygılar.