Fizan'a sürecektim kendimiOrada durmak tam karşında ellerinin arasında Ellerindir derimin altında gezer ellerindir göz bebeklerimden yansıyan Aşka gelirsem aşk bana gelirse İçi fazladan dolu kafamı yaslasam sinenin bahçelerine Bir plastik fanusun içinde camdan iplerle birbirine bağlı tüm dünya gülümse de eğilsin eksen eğilsin gün ışığı dağılsın saçlarında sabah yeli saçların dağılsın koynumda çiçeklensin yarım küreler Beni bu güzel havalar mahvetti diye şiir yazsın sevdiğim şairler... Yaşama işini hiç almadığım kadar ciddiye alıyorum sen beni öptükçe . Nereye uçar bu turnalar diye soruyor şair yârin el izinin değdiği yerlere diye eşlik ediyorum şevkle. Ruhumda ki kovulmuşluk izi canlanıyor inceden cennet misin elma mı şiir mi ağaç mı dişlerim kamaşıyor ağzım sulanıyor günaha Yirmi beş kuruşluk poşetlerin bedava olması gerektiğini savunanlar derneğine üye olacaktım bir ara Balinanın içinden yunus yunusun içinden kola kutuları çıktı vazgeçtim Tam vazgeçmiş Fizan’a sürecektim kendimi Yeni sarılmış tütün gibi düştü ağzımın ortasına ağzın çiğnedim ezdim bastım basabildiğimce gövdemi gövdene. Gövdem de iş oluş hareket bildiren bütün kelimelerin yeri değişti bilirsin ben pek değişmeyi sevmem bin yıl put gibi duracak olsam Bin birinci yıl kimse İbrahim olmadan yerimden kıpırdamam They made too many roads, nidaları eşliğinde devir İbrahimlerin değil Firavunların devriydi unuttum Sevgili İçimde fazladan şiir vardı nadasa bıraktığım içim içinde gezdikçe çoğaldı söylene söylene harlandı, sürüldü ekildi ve yeşerdi . Ver öpeyim ellerinden koyulsun baş üstüne başım gözün üstüne ... Zülfün düşerse yüze sebebidir bil ki derinden bir offf of sesinin Atma o oku ben değilim ki Nedim kafiye düşünüp durayım. Baktıkça kirpiklerine neler gelir ağzıma neler getir ağzıma geldiği gibi aklıma . Virginia, Salome ve Nilgün birbirinin aşıklarını yakıyordu sokakta Tuzu kurular saçlarını tarıyordu odalarda Bu zamanlarda buruşmuş sigara paketleri kendini asıyor sokakta hep ilgi çekme ihtiyacı bunlar diye söyleniyor iki bayat somun almış amca . Özendim özene bezene seni yaratana mermer blokları yontamadım titriyordu ellerim duvarları boyayamadım renkler hep kızıla benzeşti sonra söylendim adını Adın boyu koştum sokakları gezegeni turlayınca birkaç tur sensiz aymadığımı gördüm Durdum işte yine tam burada göğün ve suyun durduğu gibi bir arada sardır beni ben ah çekip gezmeyim divane Mecnun gibi. Tüm yürekli şairlerin yaptığı gibi yapıyorum seni özledikçe offf of Memleket için ahhh ah çekiyorum. Üstelik pembe köşklerin cumbalı balkonlarından sokağa tükürenlere rağmen ne kavgam bitecek ne sevdam ... |