Tanrılar ve Mabedleri
Çürüyüş durmadan
Durdurmadan şehrin ışıkları sıra ölü bir karanfilin peşi sıra çürüyüş Her şiir mutlaka yeniden okunmaz o tren o gardan kalkmaz kalksada raylar aynı sesi çıkarmaz Renkler birbirine karışır çöpler ve kabuslar haşrolunur toprakta . Binlerce sivrilmiş tırnak batar sırtıma Çok zaman geçti tüm tatlar birbiri ardına ekşidi Fukara edebiyatı yaptık bahçelerden güller kopardık günlerce soldu ellerimizde Kanadım dillerimizle Önüme bakmadım önüm arkam sağım solum ebe bir çift el bir çift ayak bir ceket Düşünmeden yazdım düşündüğümde içinden çıkılmıyor içinde iklimsiz arı kuşları bulaştıkça bulaşıyorum balınıza elim ayağım yüzüm gözüm. Doymak için önce gözlerimi terbiye etmeliydim kiliselerin camilerin sinagogların tapınakların Tanrıların ve mabedlerin önünden geçiyorum Alınan mal iade edilmez yazıyor kapılarında bilmem kaç yıl oldu iadesi nağ mümkün bu gözleri doyurmak için bedenler açıp bedenler kapatıyorum. Neşeli cümleler kurayım diye bekliyor Rosa yarı beline çıplak kapı arkasında şiirler yazıyorum ona başkalarınada yazdım daha kim bilir kimlere yazacağım Hangi akılla cesaret ettim buna hangi kıvrımlı beden ikna etti beni sonunu düşünerek bile isteye filmin sonu geldi . Birbirini takip eden çığlıklar duruldu sesler sise sis sirenlere dönüştü çoğul yürüyen ölümlüler betona çakıldı. Beni düştüğüm yerde öylece sevdiler usul ve imkansız haşin ve arzu dolu arkama döndüm dönüp dolaşıp sineklerin Tanrısını seyrettim Seyreltip merhabaları sesimi çocukların sulu gözyaşlarında bıraktım hatıralar tavernasında aynı sesleri aynı gülüşlere emanet edip masadan ayrıldım. Eksildim ve kesildim eksilttim ve kestim sigaramı yakıp Tanrıya ve kararlarına bakakalıp yürüdüm durdum. |
"İnsanlar yapıları yapar inandığını içine katar ve inanmaya devam eder."